Ahlak herkese lazım...
Cevap verip vermeme arasında gidip geldim. Dünya Coronavirüs salgını ile baş etmeye çabalarken başka sorunlara kapı açmanın yersiz ve hadsiz olabileceğini düşünmeyenlere cevap vermenin gereksizliğini düşündüm. Ancak bir insan olarak da çok rahatsız oldum.
Neden mi bahsediyorum?
Bu kaos ortamında bir haber spikeri “Namaz 5 vakit, Ahlâk 24 saat farz” demez mi? Bu ifadeler dindar kesimin samimiyet ve samimiyetsizlik tartışmasını başlatmış oldu. Adresi bellidir, dindar kesim.
Adres dindar kesim olmamalıydı. Dini kullananlar ve alet edenler, deistler, dünyevileşenler, kimliğinde ve görünüşünde Müslüman gibi görünenler olmalıydı. Dine, dindara, güzele, iyiliğe ve Allah’a savaş ilan edenler olmalıydı.
Bizim toplumuzda şöyle yanlış bir anlayış var. Bir olumsuzluk, bir üçkâğıtçılık, bir ahlaksızlık görüldüğünde bunun müsebbibi ve adresi direkt dindar kesimler görülüyor. Bu spikerin belki niyeti bu değildir ancak böyle anlaşılmıştır.
Müslüman için başörtüsü, namaz, oruç ve zekât farzdır. Farzları ihmal eden Müslümanı ahlaksız ilan etmek hiç kimsenin haddine değildir. Terk eden günahkârdır. Bu spikeri Müslüman biliyoruz, başörtüsünü ihmal ettiğine göre ahlaksız mı diyeceğiz?
Kuran’da sık sık ahlak ve ahlaksızlıktan, tefecilik ve üçkâğıtçıktan, kinden, öfkeden bahsetmesi ille de Müslümanlar eleştiriliyor anlamı çıkarılmamalıdır. Kuran’ın muhatabı tüm insanlıktır. Bu ifadeler üzerinden Müslümanların hedef tahtasına konulması bir yanlıştan öte önyargıdır. Konuyu Müslümanlar üzerinden değerlendirmek ayrıca çok yanlıştır.
Bütün ilahi dinler nesli korumanın insanlığı korumak olduğunu bildirmiştir. Zina kati suretle yasaklamıştır. “Aşk yaşamak” ahlaksızlığıyla zinayı, fahişeliği ve kötülüğü yaygınlaştıran hangi kesimdir? İçki, kumar ve uyuşturucu hangi kesimlerde yaygındır?
İslam “Ekinin ve neslin mahvedilmesini” yasaklarken ekini ve nesli bizim medeniyetimizin insanları mı yok ediyor? Oysa İslam bırakın neslin yok edilmesini “bir insanı haksız yere öldüren kimsenin ebedi cehennemlik” olduğunu bildirmiştir.
İslam güzel ahlâkı imandan sayıyor. Güzel ahlak sadece huy güzelliği olarak değil her türlü güzelliktir. Toplumda, bireyde, ticarette ve ailede güzel ahlaktır. İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak bir Müslümanın hayatının sonuna kadar vazgeçilmez görevidir. Peygamber Efendimiz (as) buyuruyor ki: “Hayra yol gösteren o hayrı işleyen gibidir; şerli bir şeye yol gösteren de o şerli işi işleyen gibidir.” Bugün dünyada her türlü şerrin ve virüslerin kaynağı Müslümanlar değil Batı dünyasıdır.
Mümin olduğunu beyan eden her bir birey “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” Hadisindeki emre uyar. Bunu ibadet kabul eder. İbadet topluma ve insanlar arası davranışlara güzel şekil verir. İbadet en genel şekliyle Allah'ın razı olduğu, istediği, beklediği ve mükâfatlandırdığı davranışlarda bulunmaktır. İbadetle ilişkilerin ahlak, hak hukuk ve adalet zeminine çekilmesi istenirken bu dinin temsilcileri, “Emredildiğiniz gibi dosdoğru olun” uyarısını yerine getirerek dünyayı imar ederler.
Müslüman Allah’ın emanetlerine ihanet etmez. Müslüman ahlaka, ekine ve nesline, fıtrata ihanet etmeyendir. Bu nedenle dünya Müslümanlara emanet edilmiştir. Demem o ki bu Coronavirüsün ve diğer salgınların sebebi Müslümanlar değildir. Ece Üner Hanım meseleye bir de bu açıdan bakmalıdır.
Süreçte bu salgın hastalıktan kim ve kimler istifade edecek, kimler büyük kâr sağlayacak hep birlikte göreceğiz. Ece Hanım kapitalist düzenin dünyayı ne berbat hale getirdiğini görmelidir.
Bu meslektaşımın, Putpereste, fahişeye, kumarbaza, tefeciye, teşhirciye, gaspçıya, çete ve mafyaya söyleyecek bir çift sözü yok mudur?
George Sorozlara, Yahudi Evanjelistlere, dünyayı savaş meydanına getirenlere, kadını bedeni üzerinden değerlendirenlere ahlâk çağrısı acilen yapmasını bekliyoruz.
Müslümanlar tertemizdir. Ahlakları 24 saat değil mezara kadardır.
Müslümanlar dünyanın umududur. Umuda yüklenmek haksızlıktır.