Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2965.14
BIST 100
9656.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ağustos 2020

Âhirete İman-2

Metafizik olan yani duyularla algılanamayan, deney ve gözlem alanının dışında kalan âhirete inanan kimse, imanın diğer rükünlerine yani Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve kadere kolayca inanır. Çünkü âhiretle ilgili tek bilgi kaynağı dindir; yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdir. Bunun içindir ki, âhiretin varlığına gerçekten inanmanın, iman esasları arasında çok önemli bir yeri vardır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İnsanlardan bazıları, biz Allah’a ve âhiret gününe inandık, derler. Halbuki onlar inanıcılar değildirler.” (Bekara 8)

Herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını tastamam bulacağı âhiret, inanan ve inanmayan kişinin arasındaki büyük farkın ortaya konulacağı yerdir. Dolayısıyla âhiret; inanan için müjde, inanmayan için korku ve dehşet kaynağıdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr 18)

Bunun için deriz ki; bütün dinlerin bildirdiği âhirete inanmak en doğru ve en ihtiyatlı yol olup insana çok şeyler kazandırır. -Maazallah- inkâr ise, çok yanlış ve çok tehlikeli bir yol olup insanı mahfeder. Bunun için biz; zavallı münkirlere diyoruz ki: “Şayet -farz-ı muhal- sizin dediğiniz olursa; bize hiçbir şey olmaz, fakat bizim dediğimiz olursa -ki yüzde yüz olacak- o zaman sizin ve sizin gibilerin vay haline!..”

Dinin de aklın da gerekli gördüğü âhirete inanmanın, dünya hayatına birçok yansımaları vardır. Herşeyden evvel âhiret hayatına iman eden kişi; öldükten sonra dirilmeye, dünyada yapılan iyilik ve kötülüklerin mükâfat ve cezası olan cennet ile cehenneme ve oradaki hayatın sonsuz olduğuna kesin bir şekilde inanır. Böyle bir inanca sahip olan kişi, bütün davranışlarında çok titiz ve dikkatli olmaya gayret eder. Çünkü o, bütün yaptıklarından sorumlu olduğunu ve Kıyamet günü hepsinin hesabını vereceğini bilir.

Böyle bir kişi, durmadan iyi işler yapmaya; kendisine, âilesine ve çevresine faydalı olmaya çalışır. Çünkü ona göre; “dünya, âhiretin tarlasıdır” ve yine o; “burada ne ekersek, âhirette onu biçeriz” kanaatindir. Ayrıca o, âhiret hayatındaki sonsuz mutluluğun da burada kazanılacağını çok iyi bilir.

Âhirete inanan kişi, daima “havf” (korku) ve “reca” (ümit) halet-i rûhiyesi içindedir. Yani o, her zaman Dinimizin; “Allahü Teâlânın azabından kork, ama rahmetinden de ümitli ol” temel prensibine göre yaşar. Dikkat buyurun; fert ve toplumun mutluluk ve saadeti, bu temel prensiple çok yakından ilgilidir, şöyle ki:

İnançsız veya inancı zayıf kişiler; hayatı yalnız bu dünyadan, bu dünyayı da kendi çıkar ve menfaatlerinden ibaret görürler. Mal, mülk, para ve eğlence onlar için her şeydir. Bu uğurda haksızlık yapabilir; hatta daha çok kazanabilmek ve ardı arkası gelmeyen dünyevî arzularını tatmin etmek için, başkalarına karşı acımasız da olabilirler. İşte böyle insanlardan oluşan bir toplumda; ahlaklı olmak güçleşir, hak hukuk ortadan kalkar. Çünkü böyle bir toplumda “Allah korkusu” ve “helal-haram kuralı” olmadığı için; “insan insanın kurdu olur”, dışarıdan bakıldığında, kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmaz, beşerî ilişkilerde kimse kimseye güvenmez ve nihayet “herkes birbirinden korkar” hale gelir. Böyle zavallı bir toplumda artık; kötülük ve kötüler her tarafa hâkim olur ve İslamın mutlaka korunmasını emrettiği; “din, can, mal, namus ve akıl emniyeti” ortadan kalkar.

Âhirete inanan insanlar ise, bu dünyanın geçici olduğunu ama ölümle herşeyin bitmeyeceğini, öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğunu, âhiret âleminin ebedî olduğunu düşünür ve böyle inanırlar. Böyle kişiler, bu dünyada daha bilgili ve daha ahlaklı olmaya çalışırlar. -Yalana, hileye, rüşvete ve harama bulaşmadan- rızıklarını doğru yollardan ararlar. Adaletten asla ayrılmazlar, kimseye haksızlık ve saygısızlık etmez, bilakis sevap kazanmak için herkese faydalı ve saygılı olmaya çalışırlar. (Devamı haftaya…)