Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2429.29
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Aralık 2020

AİHM Kararları

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın ifade, özgürlük ve güvenlik, serbest seçim haklarının ihlal edildiğine hükmetti ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu… Yani, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın serbest bırakılmasına karar verdi.

Verilen bu karara tepkiler ise gecikmedi. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, verilen bu kararın tamamen siyasi bir karar olduğunu söyleyip; “AİHM'in, (İspanya) Batasuna Davası kararında bırakınız şiddet eylemlerini teşvik etmeyi, şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın dahi cezaya konu suç sayılabileceğine hükmetmiştir... Terör örgütünün şiddet eylemini kınamamayı teröre destek olarak kabul eden bir mahkemenin, 6- 8 Ekim 2014'te 39 vatandaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan bir eylemin baş sorumlusunun tahliyesini istemiş olması resmen çifte standarttır, hatta ikiyüzlülüktür." diyerek tepkisini sert sözlerle ifade etti.

Sadece Avrupa Mahkemesi!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Mahkemesidir.

Hukuk anlayışı, ahlaki kriterleri, insani ve vicdani bakış açısı Avrupa merkezcidir. Verdiği her kararı - kendi dışındaki ülkeler ve duruma göre kendi içinde güçlü ve güçsüz ülkeler sıralamasıyla- hukuktan önce Avrupa ülkelerinin politikalarına uygunluk kriterinden geçirerek verir. Özellikle Türkiye ve genel olarak Müslüman dünya için verdiği her kararı bu şekilde değerlendirmek gerek.

Öncelik Batı'nın menfaatidir

Sadece AHİM’de değil. AB, Lahey Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü... Adını saydığımız sayamadığımız her Batı merkezli kurum ve kuruluş aldığı her kararı öncelikle Batı ülkelerinin menfaatine göre alır. BM kararlarıyla ülkeler işgal edip iktidarlar deviren, milyonlarca insanın katledilmesinden sorumlu kurumların adaletle, hakkaniyetle karar almasını beklemek anlamsız değil mi?

Avrupa’nın bize bakışı!

Bağımsız, kendi kendine yetebilen güçlü bir ülke olmamızı istemiyorlar. Bunu açıkça söylüyor ve buna göre politika geliştiriyorlar. PKK’nın arkasındaki güç zaten onlar değil mi? Yahut FETÖ’nün ? Terör sorunu içerde çözülmeye başlayınca dışardan sahip çıkmaları bu yüzden değil mi?

Tavırları tamamen siyasi

Avrupa ve ABD’nin son dönemde ülkemizin aleyhine olan her kararın arkasında bu düşmanlık var. Kendi karasularımızda yaptığımız araştırmalara tepki göstermelerinden, savunma sanayiinde elde ettiğimiz her başarıyı engellemeye, sınırımızda kurmak istedikleri PKK devletine kadar her meselede takındıkları tavır tamamen siyasidir.

Bu ortada ama bizi de bağlayan imzalar var. Sayın Cumhurbaşkanının da dile getirdiği gibi, AHİM kararlarını siyasi olarak ikiyüzlü şekilde veriyor ve yarın FETÖ davalarında da bu tavrını devam ettirecek.

İşin orası öyle de, şöyle de bir durum var.

”AİHM kararları üye devletler için bağlayıcıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 46. maddesine göre Sözleşmeye taraf tüm devletler AİHM kararlarına uymaya mecburlardır. Anayasasının 90’ıncı maddesine göre ise “AİHM kararlarıyla Türkiye’deki yasalar çelişirse AİHM kararlarına öncelik verilir...”

İstanbul Sözleşmesi belası!

İstanbul Sözleşmesi’nde de aynı karar vardı. AYM kararı bile olsa öncelik İstanbul Sözleşmesinin verdiği karardır…

Bu ne kadar saçma bir kabulleniş…. Kendi ülkemizdeki en üst yargı merciinin verdiği kararı bile iptal edecek yabancı bir sözleşmeye imza atmak, hiçbir şerh koymadan, kendi inancımız, ahlakımız, düzenimiz kültürümüze uygunluk kriterlerini es geçip, uluslararası (bu kelimeyi Batı yararına diye kullanın) bir sözleşmeyi nasıl kabul edebilir, imzalayabiliriz mantıklı bir izahını bulamıyorum.

Putin bile çekildi!

Putin liderliğindeki Rusya’nın Avrupa merkezli kurumların aldığı bu tür yanlı kararlar sonrasında bazı kurumlardan çekilme kararı aldığı haber olmuştu birkaç ay önce.

Aldığı her kararı siyaseten darbe vurma aracı haline getiren Avrupa merkezli kurumlardan çekilmek zorundayız.

Uluslararası hukuk diye bir şey yoktur. Uluslararası adalet, vicdan, insan hakları veya ulusların eşitliği diye bir şey yoktur. Güçlü olanın aldığı kararlar ve zorbaca dayatmaları vardır. Bu imzalar bizi bağlar ve zaten her yönden Türkiye’nin önünü kesmek isteyen Batı’nın işine gelir…

Avrupa'yla olmaz bu işler!

Türkiye, kendi içinde yaşadığı sorunu, sorunun kaynağı olan Avrupa kurumlarında çıkacak kararlarla çözemez. Ama kendi sorunumuzu kendi başımıza çözecek fikir ve hareketi de ortaya koymamız gerek… Bunda ciddi sıkıntılar, geçmişin sırtımıza yüklediği ağırlıklar ve maalesef fikirsiz reaksiyoner tavırlar sözkonusu.

İmza attığımız bu karar ortadayken ne yapmalı?

İmza attıysak çıkan karara boyun eğmemiz gerek. Yok boyun eğmiyoruz bu yanlı bir karar diyorsak -ki öyle- o imzayı geri çekmeliyiz.