Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2023

​Ahbap çavuş ve deprem

Sadece kazanmak üzerine kurulan bir sistem gayriinsanidir. Bizde olup biten ne varsa çıkar esaslıdır. Her şeyi, alınıp satılan bir meta görenlerin kurduğu çarkın acımasız dişlileri arasında öğütülen insanımız şimdi de asrın felaketine maruz kaldı. Bunun adı kader mi, keder mi, büyük ihmalkârlık mı, karşılıklı çıkar mı? Güncel mevzulara girmeme kararı almıştım ama yaşadığımız büyük yıkım ve acılar kendimi buna mecbur hissettirdiği gibi sorumlu da hissettirdi.

Günlerdir depremin açtığı yaraları konuşuyoruz. Gerçekte bu felaketin sebebi nedir? Deprem uzmanları konuşuyor. Fay hatlarından bahsediyor. Bu depremin beklendiği söyleniyor, gerekli uyarılar açık açık yapılmış. Göz göre göre gelen bir felaket ama biz bu felaketin etkisini azaltmak için bir şey yapmamışız.

Türkiye deprem ülkesi, bunu öğrendik. Bu bilgi yeni de değil. Asırlardır yaşanan büyük felaketler de var. Ancak biz aklımızı başımıza almamışız. Çünkü çıkar odaklı bir sistem kurulmuş. Herkesin bir şekilde çıkarı var. Kimse bundan vazgeçmiyor. Binalar niçin yıkıldı? “Depremin şiddeti şöyleydi, böyleydi, buna hiçbir bina dayanmazdı.” gibi laflar duyuyoruz. Gerçekte bu kadar büyük yıkım neden oldu? Bu sorunun cevabını şimdi veremezsek yarın yine enkaz altında kalırız. Gelin zülfüyâre dokunalım!

Hayatımıza giren ve bizi tedirgin eden “fay” terimi üzerinden konuyu derinleştirelim. Uzmanlar depremin ve bu kadar yıkımın sebeplerini fay üzerine yapılan zayıf binalara bağlıyor. Peki, bu yapıları inşa eden ve bunlara izin veren zayıf karakterlilere ne demeli? Zemin etütleri yapılan bu yerlere niçin binalar yapıldı? Kârımız vardı, değil mi? Hadi, itiraf edelim ve yüzleşelim! Ahbap çavuş ilişkisi bu yıkımların sebepleri arasında değil midir? Kimse bu sebebi konuşmaya yaklaşmıyor. Çünkü herkesin vermesi gereken bir hesabı var. Herkes bu yıkımdan mesul.

Eski ve yeni imar alanlarını masaya yatırdığımızda niçin bunları konuşmuyoruz, konuşamıyoruz. İmar izinlerini veren kim? Kentsel dönüşümler için ciddi adımlar da atıldı, gerekli yasal düzenlemeler de yapıldı. Ancak biz enkaz altında kalıyoruz. Çünkü çıkarımıza uymayan ne varsa hayır diyoruz. Konu aslında geliyor siyasetin odağına oturuyor. Tüm bunlar siyasetin konusu. Türkiye’de ne fay ne zayıf bina, asıl konu siyaset ve yerel yönetimlerin tavrıdır. Hangi siyasal iktidar olursa olsun imar konusu yumuşak karnımızdır. Şimdi bu karnı deşmek ve açmak gerekiyor. Açalım, deşelim ve biriken ne kadar cerahat varsa boşaltalım. Bu yaralar başka türlü iyileştirilemez ve sarılamaz!

Tüm tedbirleri almak zorundayız. Faylar çatladı, diyor uzmanlar. Peki, asıl çatlayan ar damarını ne yapacağız? Müteahhitlerin daha çok kazanma hırsını, siyasilerin iktidar hırsını ne yapacağız? Dedik ya sadece kazanma üzerine kurulu bir sistem gayriinsanidir. Ne yapacağız? Tek bir yol var: Adalet üzere hükmedeceğiz. Evet, tek ve sağlam yol bu. Böyle olursa sağlam binalar yapılır. Böyle olursa fay hattına şehirler kurulmaz. Siyasetin finansmanını sağlayan inşaat sektörü de malzemeden çalamaz. Belki de en büyük sorun bu. Siyasetin finansmanı meselesi. Bunu da zamanı gelmişken konuşalım.

Bu ülkede siyaset yapmak ciddi bütçelerle mümkün. Maddî gücü olmayanlara siyasetin kapıları doğrudan değil ama dolaylı olarak kapatılmıştır. Çünkü fikri olana değil parası olana itibar ediliyor. Siyasi sahnede de parası olanlar rol alıyor. Bir başka sorun da siyasi bir hesabınız olmasa bile bu ülkede çalışkan ve dürüst insanların önü kesiliyor. Siz sevildikçe, size güven duyuldukça siyasileri rahatsız ediyorsunuz. Yine kapılar bir şekilde kapanıyor. Siyaset dar bir kadro ile yapılıyor. Belli bir kesimin tekeline geçen siyasi kadroların mesleklerine bakın. Hepsi de parayla oynayan kişilerdir. Burada da çoğunluğu iş adamları, serbest meslek erbabı oluşturuyor. Özellikle yerel yönetimlerin imar komisyonlarında kimler yer alıyor, bir düşünelim. Niçin bilim adamlarına burada yer yok? Çünkü siyasete etki etmek için para gerekiyor. Bilim adamında da para yok! İşte konuşulması gereken budur! Türkiye’deki en büyük sorun “ahbap çavuş” olanlarca kurulan düzendir. Karşılıklı çıkar üzerine kurulu bu sistem devam ettikçe depremler öldürmeye devam edecek, biz yine ağıt yakacağız.