Ah şu yalanlar
Değerli okurlarım yüzyılın doğal afetinde dünyasını
değiştirenlere Rabbim rahmeti ile muamele eylesin. Onlar dünyaya gelirken
imzaladıkları ölüm senedini, vadesinde ödeyerek âlemi bekaya göç eylediler.
Asıl mesele kalanlar, yani bizler
Kalanların imtihanı devam ediyor.
Kimi malı ile kimi makamı ile kimi de başka başka verilen
nimetleri ile tabi olduğu imtihanlarda aldığı notlarla yaşamına devam ediyor.
Peygamber efendimizin yalan hususundaki hadislerinden de
anlıyoruz ki, yalan söylemek en adi ve alçakça sahibini insanlık sınıfından
çıkaran bir ahlaksızlık olmasına rağmen sıkça başvurulan bir eylem.
Yalan, insanı eşreften esfele doğru savurdukça, kullanımının yaygınlaştığı gerçekliğini bu zor
günlerde sık müşahede ediyoruz.
Depremin acısı hafifledikçe söylenen yalanların acısı, ıstırabı
ve tahribatı artıyor.
Ne kadar çok yalan piyasaya verilmiş ve yüzbinlerce insan bu
yalanla algı ticareti yapmış yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Dezenformasyon yasasının yaptırımlarına rağmen sadece bu
yıkıcı deprem sürecinde söylenen kuyruğu büyük yalanlar toplansa yüzlerce
sayfalık bir kitap hacmine ulaşır.
Deprem gibi büyük bir afetin içinden geçerken yalan gibi
başka bir afeti yaşamak ve depremden de acıtıcı yalanları siyasilerden işitmek
bir başka yıkılma sebebi.
Utanmadan sıkılmadan sureti ile insan sandıklarımızın
ağzından dökülen bu yalanların depremin acıları geçtikten sonra daha da acıtıcı
olduğunu bizzat yaşayarak hissetmeye başladık bile.
Kelli felli sureti insan çok sayıda insan müsveddesi bu zor
günlerde, ağzından çıkanları ile depremin yıkamadığı insani duygularımızı iğfal
eyledi.
Öyle bir iğfal ki, akıl mantık ve vicdani duyguları dumura
uğratarak devlet millet bütünlüğünü zedeledi.
Depremin yıkıcı etkisinden daha fazlasını, söylediği yalanlarla
bulduğunu zannedenler, vurun abalıya misali vurdukça vuran bu azmanların yalan
dolanları üç beş gün içerisinde çok şükür ki etkisini kaybetti ve devletimiz
tekrar tüm sahalarda etkin olabildi.
Amaç belli idi aslında.
Hükumet edenler seçimle gitmediğine göre başka yollar elzem
ve mutlaka denenmeli.
Deprem öncesinde söylenen sözlerden de anlaşıldığı gibi,
doğal afetler ve depremlerden medet umar hale gelmiş geniş iflahı ve ıslahı zor
bir kesim var.
Bunların tek gayesi mevcut hükumeti yıkmak.
Madem seçimle olmuyor o zaman başka her türlü yol mubah.
Kafaya bakıp hizaya gelmek gerekir.
Her yolun mubah olması bana çok garip geliyor.
Çünkü bu kesimi biliyoruz, konuşurken mangalda kül
bırakmazlar.
Aklımı koru Ya Rab demeye devam etmek gerekiyor.
Yüzyılın depremi olarak tarih kayıtlarına geçen bu doğal
afette ilk birkaç günde yaşanan çaresizlik, devlet-millet kaynaşması ile
atlatılıp, yaralar hızla sarılmaya başlanınca, yaşadığımız afetin boyutunu
küçültmeye çalışanlar görür olduk.
Depremin yıktığı 11 ilimizde devletimiz milleti ile gece
gündüz çalışarak enkazdan canlı çıkartma gayreti gösterirken yalan rüzgârını
istedikleri yöne estirenler başarılıda oldular.
Kimi baraj patlattı.
Kimi yeni depremler icat etti.
Velhasıl çok sayıda yalan yalancılar vasıtası ile büsbütün
ülkemiz üzerine kara bulut gibi çöktü.
Ancak yalanın iyi olan huyları da var.
Kendini uzun süre saklayamaz gizleyemez ve açık vererek ben
yalanım ha bana sakın inanmayın der.
Tam da böyle oldu.
Bir bir ortaya çıkan yalan dizelerini gördükçe oh be şükür
diyorum.
Ne yalanlar söylenmiş öyle, kuyruğunun uzunluğunu kestirmek
mümkün değil.
Sosyal medyaya kızgınlığım olmasına rağmen kuyruklu
yalanları ifşa ettikçe kızgınlığım azalıyor.
Gerçi yalan alıcısının yayma ve yayılma potansiyeli maalesef
çok yüksek.
Gerçeğin alıcısı ve yayıcısı yalan kadar etkin olmasa da
gerçek her şart ve durumda yalanı örter.
Allah aklımızı korusun. Diller sadece gerçekleri
söylesin, kulaklar gerçekleri işitsin ve gözlerimizde gerçekleri görerek
ferlensin.
Hesabın hasbi olduğu güne göre yaşamayı ve ölmeyi nasip et
Allah’ım.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.