Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2963.61
BIST 100
9660.67
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Eylül 2020

Ah şu öğretmenler!

Canı sıkılan herkes, öğretmenler üzerinden politika yapmaya çalışıyor. Salgın sürecinde okullara ara verilmesiyle birlikte tüm dikkatler kamunun en büyük personel istihdamını sağlayan MEB’e döndü. Herkes uzaktan eğitim sürecinde evlerinden bu sürece katkı sağlayan öğretmenleri mercek altına aldı.

Hemen her ailenin öğretmenler ve okulla bir ilişkisi var. Öğretmenler toplumun tüm kesimi ile irtibat halindedir. Türkiye’de kamu sektöründe, herkesin eleştirisine açık ve savunmasız halde olan topluluk öğretmenlerdir. Canı sıkılan birisi öğretmenler üzerinden bir tartışma veya polemik başlatarak kendisini rahatlatmaya çalışıyor. Bunu salgın sürecinde daha yakından görmüş olduk. Öğretmeni eleştirmek moda oldu.

Kamunun en büyük personelini içinde bulunduran MEB, birçok ülkeden daha büyük bir nüfusa sahiptir. Bu kadar büyük bir sektör içersinde muhakkak sıkıntılar olacaktır. Küçük ve lokal olayları tüm MEB’e teşmil etmek büyük bir haksızlıktır. Öğretmenler sadece salgın sürecinde değil, her zaman hem örgün eğitimin içinde bulunmuşlardır hem de uzaktan eğitime katkı sunmuşlardır. Öğretmenlerimiz gece gündüz her zaman öğrencilerinin sorularına cevap veriyorlardı, öğrencilerine takıldıkları noktalarda destek oluyorlardı.

Öğretmenler tipik bir büro memuru değildir. Öğretmenlik uzmanlık mesleğidir. Salgın sürecinde diğer kamu alanlarında esnek mesai uygulanırken öğretmenlerin işleri gereği böyle bir mesaileri mümkün olmamaktadır. “Hayat eve sığar” sloganıyla devletin sağlık alanında zorluk yaşamaması için evden mesai mefhumu tartışılır hale gelmiştir. Okullar açılsın baskısıyla, yaşları nedeniyle milyonlarca çocuğun salgını yayma risklerini hesap edemeyenler öğretmenlere yüklenmektedir. Sağlık sektöründeki yığılmalar devletimizi ciddi anlamda zora sokacak ve baş edilmesi güç bir krize sürükleyecektir. Tüm dünyada görüldüğü üzere çok ciddi sonuçları olan koronavirüs ülkemizde devletimizin hassasiyeti ve koruyuculuğu sebebiyle her şeye rağmen, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla düşünüldüğünde, bu mücadele başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Ancak içerideki iyi niyetten yoksun kimseler, bu süreçteki başarılı çalışmaları sonuçsuz bırakacak toplumsal baskılar oluşturarak kafaları karıştırmakta, salgın sürecine dair dedikodular çıkartmakta ve bunu siyasi propaganda haline getirmektedirler.

Hemen her evde okula giden bir çocuk bulunuyor. Öğretmenlerin çalışma şekli yeni tartışılmıyor. Her nedense hangi meslek mensubu olursa olsun, birileri ne yapıp edip öğretmenler üzerine oynuyor. Tedbirsiz bir şekilde milyonlarca öğrencinin aynı anda eğitim alması salgınla mücadeleyi sonuçsuz çıkartacak, tüm emekleri zayi edecektir.

Öğretmenler kendilerine verilen görevleri yapmaya her zaman hazırdır. Öğretmenlerin fedakârlığını anlatmaya lüzum yok. Uzaktan eğitim yoluyla da kendilerine verilen görevleri yapmaktalar. Öğretmenler mesai yapmıyor, kamuda başka işlerde çalışsın, boş durmasınlar demek intihardır. Öğretmenler bu milletin ilim, irfan ordusudur. Her zaman göreve hazırdır. Gerçi salgın sürecinde birçok gönüllü işte öğretmenlerimiz çalıştı.

Öğretmenler üzerinden gündem oluşturmak boş iştir. Okullar açık da öğretmenler göreve mi gitmiyor? Öğretmenler birilerinin şamaroğlanı değildir. Çocuklarınızı teslim ettiğiniz, sabır ve samimiyetle geleceğe yatırım yapılan irfan ordusunun neferleridir öğretmenler. Okulları açmak öğretmenlerin yetkisinde de değildir. Şu bakışı da ortaya koyalım: Çocuklarını meşgul edemeyenler, onlara sabır gösteremeyenler öğretmenlere çatıyor. Demek ki okullar başka bir misyonu da yüklenmiş. Öğretmenler de bakıcı olmuş!

Eğitim nitelikli bir iştir. Gerekli sosyal, psikolojik ve fiziki şartlar oluşmadan nitelikli bir eğitim-öğretim olmaz. Bir ağacı, keresteyi bir ürüne çevirmek için bile bazı şartları, ortamları ayarlamanız gerekiyor. Ağacı keser kesmez ondan mobilya yapamazsınız. Öğretmenler de kendilerine emanet edilen bir nesil üzerinde çalışma yapıyor. Çocukların hem ruhunu hem de bedenini doyurmak lazım. Çocukların mesuliyetini okullara, öğretmenlere verelim de biraz dinlenelim, kendimize zaman ayıralım, yorulduk gibi düşüncelerin çokça olduğunu görüyoruz. Sağlık birinci önceliktir. Okullar da ikinci bir evdir. Seyreltilmiş sınıf gibi düşünceler geçici çözüm olsa da geleceğe dönük olumlu adımlardır. Ah şu öğretmenler, aşıyı bulmuyorsunuz, okulları açmıyorsunuz, çocuklar da başımıza kaldı!