Ah şu elitistler!
Avrupa’daki seçkinler kendi çocuklarını tebeşirli, tozun dumanın olduğu, uygulamalı eğitimle üstü başı kirlenmesine fırsat tanınan okullara gönderirler.
Peki, ya bizdeki elitistler?
Hijyenik kolej ararlar…
Yürüyen merdiveni, asansörü olan, camdan olan candan olmayan…
Sonra ne olur biliyor musunuz; dönüp en ağır bir şekilde sistemi eleştirirler.
Yaşam tarzımızı da, eğitim sistemimizi de, kültürümüz de hep siz mahvettiniz ey elitistler!
Eğitim Özgürlüktür
Söz kime ait bilemiyorum ama kulağa hoş geliyor: “Eğitim, bireyi özgürleştirme sürecidir.”
Öğretmenleri merkeze alan yeni eğitim sistemini düşününce bir iki aforizmayla eğitim-özgürlük dengesine katkı sunmak isterim: Eğitim sistemine teslim olan öğretmenler çocukları özgürleştiremezler. Eğitim sistemini teslim alan öğretmenler çocukları özgürleştirebilir.
Ha, bir de çocukları teslim alan öğretmenler ile çocuklara teslim olan öğretmenler var. O da ayrı bir özgürlük…
Alın size eleştiri
Geçtiğimiz günlerde bir bürokrat beni aradı. “Neden pek eğitimi eleştirmiyorsun?” diye sordu.
Dedim ki; “Siz olduğunuz müddetçe bana sıra gelmiyor”.
Baktım ses tonu değişti. Sonrasında ise darıldı.
Öyle ama! Herkes eleştiriyor da eleştiriyor. Keşke eleştirirken çözümü de söyleseler. Yok, anca eleştirirler. Üretkenlik ise sıfır!
Sorun Kimde?
Ebeveynlerin önemsemediği konularda çocuklar sorunlar çıkarmayan bir karaktere sahiptirler. Evde, okulda, eğitim kurumunda bir sorun varsa, direkt çocukları suçlamaya kalkmayın lütfen. Derinlemesine incelerseniz görürsünüz ki, sorunun temelinde çocuklar değil, gerekli gereksiz yere çocuklarını önemseyen ebeveynler var. Ara sıra çocuklarını kontrollü bir şekilde ihmal eden ebeveynlerin çocukları daha girişimci, özerk, öz denetim yapabilen, karar verme gücüne sahip, hızlı bir sosyalleşme becerisine sahip, iyi bir gözlem ve analiz kabiliyetinde oldukları görülür. Çocuğuna sarılıp uyuyan korumacı aileler yerine, çocuğunun kollarında mışıl mışıl uyuyan ebeveynler olmaya ne dersiniz?
Derdimin Dermanı
Hepimizin ortak derdi olan eğitimi, hepimizin ortak dermanı haline getireceğiz. İnanmak başarmaktır.
Peki, başaracağımıza inandıktan sonra ne yapmak gerekiyor?
Uykularımız bölünene, hayallerimiz gerçekleşene kadar eğitimin tüm sorunlarını dert edinecek, dertlerin dermana dönüşmesi için geceli gündüzlü gayret sarf edeceğiz.
Çocuğun artık öğrenecek
Zaman zaman birbirinin yerine kullananlar olsa da esasında aralarında dağlar kadar fark bulunan iki ifade: “Öğrenme ortamı” ve “Öğretme ortamı”
Okullar; yaşam merkezleri, laboratuvarlar, uygulama alanları, tasarım ve beceri atölyeleri olması gerekirken (yani öğrenme ortamları), biz okulları izleme, gözlemleme, görmekle yetinme, seyretme, dinleme, bakma gibi (yani öğretme) ortamlarına dönüştürerek yanlış yaptık. Çünkü biri demokratik bir süreç iken, diğeri dayatmaya yönelik bir süreç. Bu nedenle bir an evvel öğretme ortamını öğrenme ortamına dönüştürmek gerekiyor. Bazı illerde, anaokullarında atölyeler kurulmaya başlanması, çocukların becerilerini geliştiriyor olması, yani öğrenme ortamında aktif bir rol üstleniyor olması nedeni ile 2023 Vizyon Belgesi ayrı bir öneme sahip. Vizyon Belgesi bize ne getirecek? diye soranlara “çocuğun artık öğrenecek” ifadesi herhalde en güzel cevap.