Ah Hasan Ağabey, Ah!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında, “Siyasal olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Biz bunca yıldır kesintisiz iktidarız ama sosyal ve kültürel iktidarımız noktasında sıkıntılarımız var.” diye mevcut durumdan şikâyetçi olunca…
“Oh beee”
demiştik,
“Kültürel iktidar, kültürel iktidar
dedik dedik, bu mesele, Memleket’in En Üst Yöneticisi tarafından da dile
getirildi!..”
O
gün, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Kültürel
İktidar” eksikliğine vurgu yapmasının önemli adımların atılmasına vesile
olacağına inanmış, daha doğrusu inanmak istemiştik ama…
Bugün,
geldiğimiz noktada bakıyoruz ki…
Bu
konudaki bütün sıkıntılar devam ediyor.
Ben,
meseleye bir “parti” meselesi olarak
bakmıyorum.
Mesele, “Anadolu’nun
İktidarı” meselesidir.
Anadolu’da,
“köy-kent” kültürünün birçok yerini ele
geçirdiği
bugünkü Anadolu değildir.
“Beton Uygarlığı”
değildir,
“Kadim Anadolu Medeniyeti”dir.
O
medeniyet, bilhassa münevverleriyle ve o münevverlerin eserleriyle gösterir
kendisini.
Bugün,
beş yüz sene, bin sene evvel ortaya konulan eserlerle iftihar ediyoruz.
Bugünden
beş yüz sene, bin sene sonraya kaç “eser”imiz
kalacak?
*
Bırakın
onu bunu…
Bırakın
beş yüz sene, bin sene sonrasına nice eser bırakmayı…
Hani…
Devran
dönse ve politikadaki güç dengelerinde “büyük bir değişim” olsa…
“28 Şubat Ruhu”
yine iktidara gelse…
Neler
olur bu memlekette?..
Yok,
yok…
Olan
“yine” altta kalana olur!..
Her
dönemin “işini bilir ultra zenginleri” o
dönemde de işlerini tıkır tıkır yürütürler!
Rahmetli Erbakan Hoca’ya,
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’a
bütün güçleriyle cephe alan “Patronlar
Kulübü”nün meşhur ağır topları, sonraki yıllarda da büyüdükçe büyümediler
mi?
Nitekim
Sayın Cumhurbaşkanı, bir konuşmasında bunlara sert çıkarken, “Beyefendi,
17 yıl önce Türkiye'nin kişi başına milli geliri neydi, bugün Türkiye'nin
kişi başına milli geliri ne? Sen o gün neredeydin ekonomik olarak, bugün
neredesin? O günden bugüne sadece firman ne kadar büyüdü? Arkadaşların ne kadar
güçlendi, onu hiç masaya yatırmıyorsun.” demişti.
Yani…
“Bizim
dönemimizde ve bizim sayemizde daha da büyüdünüz… Bir de nankörlük
ediyorsunuz!” demeye
getirmişti.
Gerçekten de Ak Parti’nin siyasal iktidar yılları
boyunca “onlar” büyüdükçe büyüdü.
Hatta ve hatta…
28 Şubat sürecinde büyük mücadele veren, hani şu “bizim”
“Muhafazakâr Patronlar Kulübü” ile
arasındaki makas iyice açıldı.
“Patronlar
Kulübü” şimdi dün olduğundan çok
daha güçlü!..
Ve o gücüyle…
Bu zor günlerde…
Yüklendikçe yükleniyor!..
Ne işler bu işler, öyle değil mi?
*
Bu söylediklerimi başka başka yerlere de teşmil
edebilirsiniz.
Bunları yazdığım için bana kızanlar olabilir.
Öyle ya, “Dünya
iki kulplu bir kazan, tut bir ucundan sen de kazan!” demişler!..
“Bindiği
arabanın düdüğünü çalan duruma uygun tipler”, yarın öbür gün, yani vakti gelince yeni döneme de bir güzel
uyum sağlarlar.
Birilerinin sırtından oraya buraya ateş açmak ve
bu işlerden büyük “menfaatler” elde etmek varken, bunları söylemek…
Rahmetli
Hasan Celal Güzel Ağabey’in
dediği gibi “enayi” işi!
Bakın, Rahmet istedi demek ki, yazıyı nasıl da Hasan Celal Güzel Ağabey ‘e getirdik.
Madem öyle yaptık…
Merhum Hasan
Celal Güzel Ağabey’in “Sabah
Gazetesi”ndeki köşesinden aldığımız şu cümlelerle bitirelim bugünkü yazımızı:
“Sevgili okuyucularım,
bu yazdıklarımı okuyup da sakın bütün bunlardan pişmanlık duyduğumu sanmayınız.
Enayilik öylesine içime işlemiş ki geriye dönmek mümkün olabilse gene aynısını
yapardım.
Beni bütün 'enayiliğime' rağmen kimseye
muhtaç etmeyen Yüce Allah’ıma hamd ediyorum.”