Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2995.73
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Agnostisizm Nedir? Agnostik kimdir?

Agnostisizm, ateizmden farklı bir düşünce akımıdır. İman ve inkâr konusunda karar ver(e)meyen agnostisizm, Hakikî Varlık olan Allah’ın varlığının bilinemeyeceği tezini savunmaktadır. Bu akım, akıl ve bilgiyle gerçek varlığa ulaşılamayacağını iddia eder ve buna inanır. Zira zihnimizin kesin olarak bileceği konuların sınırlı olduğunu ileri sürer. Şu halde agnostisizme göre, Tanrı, ‘varlığın özü, temeli, anlamı gibi fizikötesi sorular’ ve konular bilinemezler.

Agnostizm, Yunanca ‘bilinemez manası gelen ‘agonustos’ sözcüğünden gelen bir kelimedir. Agnostisizm kelimesini ilk olarak kullanan İngiliz bilgin Huxley olmuştur.

Bu fikir sistemine göre, Sonsuz, ilk sebepler, cevher vb. metafizik gerçeklikler asla insan zihni tarafından bilinemez. O halde agnostisizm, insan aklı veya zihnini gerçek bir değer olarak kabul etmemektedir. Böylece agnostisizm, objektif bir bilginin ve fizikötesinin varlığını imkânsız olarak görmektedir. Onun ulaştığı nokta ise, metafiziğin sahasıyla sınırlandırılmış ‘şüphecilik’ olmaktadır.

Bilimci yönü öne çıkan agnostisizm, metafizik gerçeklikleri doğrudan reddetmez belki, ancak bunları tespit etmenin imkân dışı olduğunu savunarak mutlak bilginin elde edilemeyeceğini söyler. Zira bu öğretiye göre, bilgimiz problemi çözmek için yeterli değildir. Nihayetinde metafizik ve varlık felsefesinin konularını boş, değersiz ve sonuçsuz olarak gören akımlara agnostik denilmektedir.

Agnostikler nezdinde, yapılması gereken Tanrı hakkında bilim konuşamadığı müddetçe susmak gerekmektedir. Çünkü onlar, Tanrı’nın var olduğunun veya var olmadığının prensip olarak bilinemeyeceğini düşünür ve kabul ederler.

Bu öğretinin kökleri Sofistler ve Sokrat’a kadar dayanmaktadır. Ortaçağda teolojiyle bu düşünceler yer bulurken, günümüzde mantıkçı pozitivistler tarafından şiddetle savunulmaktadır. Savunulan fikirler, Batı’da, kutsal kitabı, tanrısal vahiy olarak eleştirmeden kabul etmeyi güçleştirmiştir.

Tanrı’nın akıl yoluyla bilenemeyeceğini kabul eden birtakım filozoflar, agnostiklerin düşüncelerinin insanların ihtiyacını karşılamaya yetmediğini söyleyerek onları eleştirmektedirler.

Nihayetinde agnostikler, Tanrı ile birlikte ölüm ötesi hayatla ilgili bilgiler konusunda insan zihninin kabul ve ret durumunda olmadığını söyleyerek sessiz kalmaktadırlar.

İnsan zihni veya aklı sınırlıdır. Dolayısıyla Tanrı’nın varlığı da insan aklının sınırlarını aşmaktadır. Tanrı hakkında kesin bilgi elde etmek ve varlığını kesin bir delille kanıtlamak imkân dahilinde değildir.

Agnostikler için, sadece Tanrı’nın varlığı değil, yokluğu da ispatlanamaz; zira aleyhinde de yeterli delil bulunmamaktadır. Ancak Tanrı’nın varlığının açık olarak bilineceğini, hiç olmazsa varlığının farkına varılabileceğini ifade eden çok sayıda düşünür mevcuttur. Bu düşünürlerden bazıları, Tanrı’nın ne olduğuyla ilgili kesin bir bilginin elde edilmesinin imkânsız olduğunu da savunabilmektedirler.

Tanrı’ya inanmaya götüren çok sayıda düşünce ve kanıtlar bulunmaktadır. Tanrı’nın mahiyeti, yani ne olduğu ile ilgili bilgiler, varlığı ilgili bilgiler kadar olmayabilir. Zira Tanrı Sonsuz’dur. Sonsuzluğun bilgisi mümkün olmayı zorlamaktadır. Ancak Tanrı’nın verdiği akıl veya zihin için, Sonsuzluğun bilgisini elde etmeye çalışmak insanın gayretine açıktır. Nitekim dinin kendisi de insanın evreni bilme ve araştırma yapma konusunda teşvik etmektedir.

Agnostiklerin Tanrı’ya ve metafizik sahaya olan negatif tavırları ve dinin pratiklerine katılmayışları ateizm olarak görülse de Bernard Russell gibi filozoflar bu nitelemeye karşı çıkmaktadırlar. Zira onlara göre ateizmin bir kesinlik iddiası bulunmaktadır, bu da kabul edilecek bir husus değildir. O halde agnostikleri ateist olarak görmek de, onları din karşıtı olarak kabul etmek de isabetli bir yaklaşım değildir.

Tanrı’nın varlığına inanmayan Bernard Russel, çağdaş ateist filozoflardan olmakla birlikte, kendisini agnostik olarak tanımlamaktadır. Katıldığı BBC programında Bernard Russell’a şöyle bir soru yöneltilmiştir:

Eğer öldükten sonra bir öteki dünya var da bu dünyada inanmadığınız Tanrı, “Bana niçin inanmadın?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz? Russell’ın bu soruya verdiği karşılık şu olmuştur: “Tanrım, bana var olduğuna ilişkin niçin doğru dürüst bir delil göstermedin?” (Mehmet Aydın, Din Felsefesi, 230).