Ağlamak istiyorum!
Hafta başında TV’de izlediğim bir yarışma
programında yarışmacı adaylardan birinin geçmişte yaşadıklarını anlatırken
duygulanıp ağladığı sırada gözyaşlarını gizlemek adına kameralara ve jüri
üyelerine sırtını dönmesi sonucu jüri üyelerinden birinin “Ağlamak ayıp
değildir. Arkanı dönmene gerek yok. Ne yazık ki toplumumuzda erkekler ağlamaz,
ağlamak acizlik ve zayıflık olarak bilinir ama oysaki ağlamak güzel bir
duygudur” minvalindeki açıklamalarını takdirle karşıladım.
İster kadın ister erkek olsun fark etmeksizin
ağlayan birini gördüğümüzde ne yazık ki hemen ona farklı gözle bakmaya
başlıyoruz. Ağlamasının arka perdesinde yaşananları veya hislerini anlamaya
çalışmadan hemen acizlik ve zayıflık yaftasını yapıştırıyoruz. Mutluluktan dahi
olsa karşımızda ağlayan kişiye ne yazık ki iradesinin güçlü olmadığı,
gözyaşlarına hakim olamadığı nedeni ile zayıf karakterli biri olduğu, bazen
yalnız bazen kimsesiz bazen mutsuz bazen ise zayıf ve güçsüz olduğu nazarı ile
bakıyoruz. Oysaki ağlamak kişiliği, karakteri güçlü insanların özelliğidir.
Ağlamak çok özel bir duygu. Deşarj olmak adına
insanlar belli periyotlarla ağlaması gerekiyor. Ağlamak rahatlatır. Gözyaşların
akması insan ruhunu arındırır, temizletir. Ferahlık gelir insana. Stresli olabiliriz,
yaşadığımız bir olaya üzülebiliriz, öfkeli olabiliriz, kızgınızdır belki de, ya
da acı duymuşuzdur… Her ne yaşamışsak yaşayalım ya da her ne sebeple olursa
olsun ağladığımız ve gözyaşlarını akıttığımız vakit bir dinginlik, bir sakinlik
çöker üzerimize. Ağlamak bize iyi gelir. İnsan kendine kötü gelecek bir eylemde
davranışta bulunmak ister mi? Elbette ki hayır. İnsan, kendine iyi geldiği içi
ağlar.
Ağlamak bireyi yaşlandırır tezinin aksine insana
terapi gibi gelip rahatlattığından ağlamak gerekir; ağlamamak yaşlandırır,
çökertir. İnsan içerisindeki duyguları bastırdığı ölçüde yıpranır. Ağlamak
insanı hasta eder tezi de yanlış. Ağlamak her zaman olmazsa da çoğu zaman
insanı iyileştiren, insana iyi gelen bir yönü vardır. İnsan iyileşsin,
rahatlasın, dertleri mutsuzluğu kederleri azalsın diye ağlar. Bu nedenle
ağlayan birey az da olsa iyileşir, hastalanmanın aksine…
Ağlamak cilde iyi gelir tezini öne sürenler de var.
Kalbe zarar verdiğini de. Sinir ve strese yol açtığını da. O kadar çok doğru
yanlış bilgi var ki insan okudukça psikolojisi bozulur. En güzeli insanın
içinden geldiği gibi, hissettikleri gibi duygularını yaşamasıdır.
Toplumda bazen öyle cümleler duyarız ki akla ziyan…
Onlardan biri de “Erkekler ağlamaz” sözü. Bu cümleyi duydukça bu sözü söyleyeni
ayıplarım oldum olası. Çünkü duyguların cinsiyeti olmaz. Kadınlar gülmez,
erkekler ağlamaz gibi duygulara cinsiyetçi anlam yükleyen her yaklaşımın
karşısında olmuşumdur. Erkekler gibi kadınlara da gülebilir, kadınlar gibi
erkekler de ağlayabilir. Ne kadınlar güldüğünde kadınlıktan ne de erkekler
ağladığından erkeklikten çıkarlar.
Bizi yargılayan, ağladığımız veya güldüğümüz için
basite alan veya olaylara cinsiyetçi tarafından bakmak isteyen her kim olursa
olsun onların karşısında ve onlara inat gülmemiz gerekiyorsa gülelim, ağlamamız
gerekiyorsa ağlayalım. Ne gülmek ne de ağlamak utanılacak bir durum değildir.
Sevmek, başarmak, mutlu olmak, heyecanlanmak gibi duygulardır gülmek de ağlamak
da. İçinden geldiğince yaşamak gerek. Gülmek istediğimizde gülmek, ağlamak
istediğimizde ağlamak… Allah’ın insana verdiği ve doğal/fıtrî olarak gelişen
hiçbir duygu ayıplanacak ölçüde değildir. Her duygu kendi özelinde güzeldir,
özeldir. Tabii ki her duyguyu ölçülü yaşamak gerekir; hiçbir duyguda aşırıya
kaçmamak gerekir. Çok fazla sevginin rahatsız edebileceği gibi çok fazla
ağlamak da çok gülmek de rahatsızlık verebilir.