AĞIR BEDEL ÖDÜYORUZ
Türkiye ekonomisinin zaman zaman darboğaza girmesine ve dış şoklara karşı kırılgan hale gelmesine neden olan faktör esas itibariyle tasarrufumuzun yetersiz, harcamalarımızın ölçüsüz olmasıdır.
Küresel piyasalarda bol ve ucuz likiditenin de teşvikiyle son yıllarda giderek daha az tasarruf ediyor, açığımızı yurt dışından kaynak transfer etmek suretiyle kapatmaya çalışıyoruz.
1990'lı yıllarda tasarruf oranı milli gelirin yüzde 20'lerin üzerindeyken şimdi rekor düzeyde geriledi, yüzde 12 civarına indi.
Gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yüzde 30 olduğu nazara alınırsa, bizdeki seviyenin ne kadar düşük kaldığı daha net anlaşılacaktır.
Öte yandan Türkiye'nin yatırım harcamaları ise milli gelirin yüzde 20'sini buluyor.
Ekonominin büyümesi ve istihdam yaratmak için yatırım harcamalarında kısıntı yapamıyoruz.
Tasarruf oranımızı da arttıramadığımızdan cari açık diye nitelenen aradaki yüzde 7-8'lik farkı, dış kaynaklarla finanse ediyoruz.
Dolayısıyla dış borcumuz sürekli kabarıyor.
Merkez Bankası yılın ilk çeyreğine ait Türkiye'nin dış borç istatistiklerini açıkladı.
Türkiye'nin brüt dış borç stoku 386 milyar 786 milyon dolar.
Her ne kadar 2013 yılına göre 1 milyar 300 milyon dolarlık bir düşüş söz konusu ise de, 2002 baz alındığında artış ciddi boyutta.
2002'de 129 milyar 592 milyon dolardı.
Demek ki artış miktarı 257 milyar dolar.
Dikkat çeken bir veri de kamu ve özel sektörün borç tablosu.
Kamu kesimi dış borcunu frenlerken, özel sektör alabildiğince borçlanmış, 2002'de kamunun borcu 86 milyar dolardan 122 milyar dolara çıkarken, özel sektörün 43 milyar dolardan 265 milyar dolara fırlamış.
Ekonominin çarkları işte bu borçlanmalarla dönüyor.
Ekonomiye can veren sadece dış borçlanmalar değil, fabrika kurmak veya satın almak için gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile sıcak para diye adlandırılan portföy yatırımları da dış finansman ihtiyacını karşılayan kalemler.
Tabii yabancı fonlar bizi sevdikleri için gelmiyorlar.
Türkiye pazarını cazip buluyorlar, sırtımızdan iyi para kazanıyorlar.
Onların kazançları bizim zararımız oluyor, ağır bedel ödüyoruz.
Peki, zararımız ne kadar?
Bu konu çok fazla dillendirilmiyor.
Pek de maliyeti bilinmiyor.
Ekonomi yazarı Hakan Özyıldız, 1998-2013 arasındaki 16 yılı kapsayan bir araştırma yapmış.
Bu 16 yılda kredi, sıcak para ve doğrudan yabancı sermayenin bize maliyetini toplam 203 milyar 500 milyon dolar olarak hesaplamış.
Dökümü şöyle:
Yabancılara 142,7 milyar dolar faiz ödenmiş. Bunun 41,5 milyar doları Hazine tarafından gerçekleştirilmiş.
Kar transferi 24,5 milyar dolar.
Portföy kazancı 36,3 milyar dolar.
Asıl endişe duyulması gereken husus, kaynak transferinin son yıllarda hızlanması.
2002'de 10 milyar dolarken 2013'de iki kattan fazla artarak 21,7 milyara ulaşmış.
2007'den itibaren her yıl dışarıya ortalama 20 milyar dolarlık kaynak transferi yapıldığı görülüyor.
Ülke ekonomisi için büyük kayıp.
Bu paranın yarısı bile yurt içinde kalsaydı pek çok sorun çözülürdü.
İşin kötüsü bol ve ucuz para döneminin sona ermesiyle birlikte faizler yükseleceğinden finansman maliyetimiz daha da şişecektir.
Çare belli; dış kaynaklar yerine iç tasarrufu özendirici tedbirlere ağırlık vermek.