Dolar (USD)
34.52
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
2963.01
BIST 100
9146.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ağustos 2024

Ağacı sev yeşili koru

Yaz mevsiminde sıcaktan bunaldığımızda ilk yaptığımız iş, bir gölgeye sığınmak, bir serinliğe çekilmektir. Şehir dışındaysak, bizi sıcaktan koruyacak olan, tabii ki bir ağaç ve onun paha biçilmez gölgesidir. Hiç şüphesiz, bin bir güzelliğin iç içe geçtiği bir manzaranın en önemli tamamlayıcısı ağaçtır. Kokusundan, rüzgârından, gölgesinden, toprağa, suya olan katkılarından, dallarında sayısız cinsteki kuşu barındırmasından tutun da daha birçok faydasından dolayı insanoğlu için şükrü kolay kolay eda edilmez bir nimettir o. Şair İbrahim Minnetoğlu’nun da bir şiirinde söylediği gibi: “Diktiğin ağaçlar söyler, iyi insan olduğunu.”

Gelin görün ki; çoğumuz, bırakın ağaç dikmeyi, bağrında sayılmayacak kadar nimeti barındıran ormanlarımızı gerektiği gibi korumuyor, yakmaktan, tahrip etmekten geri durmuyoruz.

Halbuki yanan geleceğimiz, milli servetimiz, kuşumuz, çiçeğimiz... Ve yanan daha nice güzelliklerimiz... Ah insanoğlu; düşüncesizliğinin ve menfaatinin başına ne işler açacağının ne yazık ki hâlâ farkında değil.

Bu arada, ağaç dedikte, aklımıza kavak ağacı geldi. Hani; baharın sonunda ya da yazın başlangıcında, pamukçuklarını ortalığa saldığı için kızdığımız, kesmeye kalktığımız kavak ağacı var ya! Kısa bir araştırma yapıldığında gerçeğin hiç de bizim sandığımız gibi olmadığını gördük. İşte uzmanların kavak ağacıyla ilgili olarak yazdıklarından birkaç cümle:

“Dişi kavak ağaçları üzerindeki tohum salkımlarında oluşan ve olgunlaşmış tohumu taşıyan pamukçuklar mayıs ayında uçarak etrafa yayılırlar. Esasen insan sağlığına hiçbir zararlı etkisi bulunmayan ve kısa süre etrafta uçuşmaktan başka bir zararı olmayan bu pamukçuklar polen değil; ağacın tohumlarının rüzgarla uzak mesafelere taşınmasını sağlayan tabii birer paraşüttür. Buna karşılık erkek kavak ağaçları pamukçuk yaymazlar. Kent ağaçlandırmalarında pamukçuk oluşturmayan ve aşağıda gösterilen erkek kavak ağaçlarının (bazı kavak klonları erkektir) kullanılması halinde böyle bir sorun ile karşılaşılmayacağı açıktır.

Kavak, hızlı büyümesi ve yüksek odun verimi ile çok önemli bir ticari ağaç türü olmasının yanında, park ve bahçelerde süs ağacı olarak da kullanılmaktadır. Ancak kavaklar park-bahçe ve yerleşim yerlerinde peyzaj amaçlı olarak dikilirken, öncelikle pamukçuklarla ilgili asılsız şikayetlere konu olmamaları için, yukarıda açıklanan özelliklerine dikkat edilmelidir. Belediyelerin, peyzaj mimarlarının ve park-bahçe düzenlemesi ile uğraşan kişilerin bu gerçekleri bilmelerinde ve şikayetlerin önüne geçmek için park-bahçelerde mutlaka erkek klon kullanmalarında yarar vardır.

Diğer taraftan, eğer "polen" denilen ve erkek çiçek organlarından yayılan, alerjik etkileriyle bazı insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilen çiçek tozları ele alınacak olursa, sadece kavakların değil, çiçekli-çiçeksiz tüm bitkilerin üremek için polen yaydığı unutulmamalıdır. “

Bu arada internetten, ABD’de de Alerji, Astım Aerolojik-Alerjen ve İmmünoloji Akademisi’nin (AAAAI), gönüllülerden oluşan 65 polen gözlem istasyonu olduğunu öğreniyoruz. Bu hastalıklar için ilaç üreten firmalardan bazılarının, 100 Amerikan şehri için günlük polen tahminlerini halka ulaştırdıklarını da. Oysa, aynı ilaç firmalarının ürünleri ülkemizde de satılmakta ama, her zaman olduğu gibi, buna benzer çalışmalarla kimse ilgilenmemektedir.

Tekrar konuya dönersek, bilinmelidir ki, “Tabiat, bütün dinlerde kutsaldır; dinlerin özellikle mistik yorumlarında Mutlak Varlık’ın tezahürü olarak görülmektedir. Bu bakımdan en yüksek seviyedeki canlıdan maddenin en süflisine, tabiattaki her şey saygıya değerdir, incitilmemelidir, tahrip edilmemelidir.”

Ne yazık ki; “Geleneksel medeniyetlerin temel ilkelerinden biri olan tabiatın maneviliği, modern insan için pek bir şey ifade etmiyor.”

Halbuki, hangi dinin mensubu olursa olsun, gerçek manada o dine inanan için, tabiat insana verilmiş bir nimettir, bir emanettir. O nimeti ve emaneti günü geldiğinde kendinden sonrakilere bozulmamış ve temiz bir şekilde bırakmak zorundadır.

Çocuklarımızın, torunlarımızın, kısacası gelecek kuşaklarımızın böyle bir felaketle yüz yüze gelmesini istemiyorsak; bu sorumsuzca hareketleri bırakmak ve kestiğimiz, yaktığımız ağaçların yerlerine yenilerini dikmek zorundayız.

Çığ, sel, toprak kayması olmasın ve bu güzelim cennet vatanın her bir köşesinden ayrı bir ses gelsin, ayrı bir güzellik boy versin, "Türkiye Çöl Olmasın" diye düşünüyorsak eğer...

NOT: Bazıları için, bu tür konular basit ve okunmaya değer olmayabilir. Ne var ki, geniş bir bakış açısıyla meseleye yaklaşıldığında, bugün ve özellikle gelecekte, dünyanın belki de en büyük probleminin “çevre“olacağı kesindir. Çok ciddi(!) konularla ilgilenenlere bir kere daha hatırlatalım dedik; belki ara sıra bunu da gündemlerine alırlar.