Afrinlilerin zılgıtı ve Diyarbakır kriterleri
Artık Kürtlerin Türklerle kardeşliğini yazmaya utanıyorum, çünkü bu öyle bir kardeşlik ki yeryüzü bugüne değin bu kadar sağlam bir kardeşliğe tanıklık etmedi.
1071 öncesi başlayan kardeşlik, Malazgirt Meydan Muharebesinde aynı cephede omuz omuza savaşarak şehid düşen iki halkın kaderini birleştirdi. O gün bugündür Türklerle Kürtlerin birlikteliği zafer ve onur, g/ayrılıkları da mağlubiyet ve pişmanlık getirmiştir.
Suriye Kürtleri, 18 Mart günü TSK ve ÖSO Afrin'i PKK'nın tasallutundan kurtarınca bunu zılgıtlarla, tekbirlerle kutladılar. (Bakın bu niteleme de başka bir dert, çünkü 'bizim Kürtler' varken Suriye diye bir devlet yoktu. 1916 Sykes-Picot ile İngilizlerle Fransızların cetvelle çizdiği ve bize de dayattığı sınırlardan dolayı bugün "Suriye Kürtleri" diyoruz. Halbuki bu sınırları kabul etmemiz ardır.)
Bu iki açıdan önemlidir:
Birincisi, Amerika ve ortağı PKK/YPG'nin "DEAŞ'tan kurtardığı!" şehirlerde tıpkı DEAŞ'ın yaptığı gibi şehri harabeye çeviriyorlardı. Türkiye ve ÖSO ise yüzlerce köy, kasaba ve nihayet Afrin'e girdiklerinde bu yerleşim birimlerine bir zarar gelmesin diye azami gayret gösterdiler. İkincisi, Amerika'nın bütün fitne ve kışkırtmasına rağmen Kürtlerin gönlünden Türklerle olan kardeşliğini zayıflatamadı. Hangi ülkede yaşıyorlar ise yaşasın, Kürtlerin gönlünde en güvendikleri ülkenin Türkiye olduğu gerçeğini silemedi. Böylece Amerika bundan böyle bu coğrafyada Kürtler üzerinden Türkiye aleyhinde bir oyun tezgahlamamayı öğrenmiş oldu. Gerçi Amerika gibi bir devletin bugüne kadar bunu fark edememesi kendi ayıbı, lakin bundan böyle aynı hatayı tekrarlaması halinde bunun Amerika için sadece bir ayıptan ibaret kalmayacağını da biliyoruz.
Netice itibariyle Afrin Harekatı önceki gün bitti. Amerika'nın Afrin ve Kürtler üzerinden Türkiye'ye verdiği gözdağı ve tehdit Türkiye'nin kararlılığı ve Afrinli Kürtlerin feraseti ile sona erdi. Şimdi Türkiye ABD'nin elindeki son kozları da almak için işinin bitmediğini yüksek sesle dile getiriyor. Buna inanan ABD can simidi gördüğü "DEAŞ'ına" sarılıyor:
"Dikkatlerimizi DEAŞ'a yoğunlaştıralım."
Yer miyiz Coni?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü Ak Parti Grup Toplantısında yaptığı konuşma ABD'nin manevralarının kuşku bırakmayacak şekilde anlaşıldığını ve bundan böyle Türkiye'nin ABD'ye güvenmeyeceğini ortaya koyuyor:
"Bir taraftan 'stratejik ortağımızsınız' diyeceksiniz sonra teröristlerle işbirliği yapacaksınız. İşte gerçek ortada. Eğer bizimle stratejik ortaksak bize saygı duyacaksın ve bizimle beraber yürüyeceksin. Ve bizi aldatmaya kalktınız. Hep söylüyorum, 5 bin TIR, fazlası var azı yok buraya silah soktunuz. 2 bin kargo buraya mühimmat soktunuz. Biz sizden paramızla silah istedik bize vermediniz. Ama terör örgütüne ücretsiz olarak bu silahı mühimmatı verdiniz. Bu nasıl ortaklık? Bu nasıl dayanışma?"
Gerçekten de bu nasıl ortaklık, nasıl dayanışma?
Bütün güvenirliğini YPG'ye feda eden ABD hala, "DEAŞ'la mücadele" diyerek bölge halkını kandırabileceğini düşünüyor. Oysa bütün bölge DEAŞ'la mücadele diye bir sorunun kalmadığını (haddizatında olmadığını) gayet iyi biliyor.
Aslında topyeku00fbn saldırıya geçti ABD,
AB ile yaşanan çelik ticareti krizini Çin'e de taşıdı. Galiba Çin ile de ipleri koparmaya niyetli. Küresel Sermaye bu savaşta ne kaybedeceğini gayet iyi biliyor, bu yüzden ABD'nin başlattığı bu savaşın tırmanmasına izin verir mi bilemem. Lakin ortam gittikçe kızışıyor. Adı da konmuş bir savaş yaşıyoruz. Artık bunun bir hamle sonrasının 3. Dünya Savaşı olduğunu bilerek adımlarımızı atıyoruz.
Türkiye'nin Güney sınırlarında güvenliği öncelemesinin bir sebebi de bahsettiğimiz büyük bir savaşın kapıda oluşu ile alakalıdır. Afrin halkı da, Cizreliler de, Diyarbakırlılar da yaşananları görüyor ve çevresinde olan biteni doğru okuyor. Mesela, Türkiye Zeytin Dalı Harekatı'nı başlattığı günlerde bölgede görüştüğüm pek çok kişi "keşke olmayaydı" derken bugün, "Amerika'nın kirli planını bozduk" diye seviniyor ise bu önemli bir kriterdir.
17 Mart günü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Ak Parti Diyarbakır İl Kongresinde yüz bine yakın Diyarbakırlının -hem de bayraklarla, tekbirlerle- Sayın Erdoğan'ı karşılaması bir diğer önemli kriterdir.
Amerika Diyarbakır Kriterlerini göz ardı eder ise bölgede tutunamayacağını bilmeli. YPG ile iş tutup, 3-5 Arap şeyhi ile bölgenin jeopolitiğini ve enerjisini kontrol altına alacağını düşünen ABD Trump'ı yemekle kalmaz, kendi kendisini yer bitirir. Bu son paragrafı unutmayın.