Afrin Türküsü
Televizyondaki altyazıda, İbrahim Kalın şu açıklamayı yapıyordu: "Bir çok sanatçı ile birlikte 'Afrin Türküsü' hazırlanıyor." Bu habere çok sevindim. Denebilir ki, şimdi bu harb-darb içinde türkünün sırası mı şimdi?
Evet tam vaktidir ve çok doğru bir karardır. Zira biz türkülerimizle varız ve bu havalarla moral gücümüzü, maneviyatımızı güçlü tutarız. Mehmetçik, sınırdaki şehre "Afrin Türküsü"yle girmeli ve bölgedeki halkla birlikte sözleri söylemelidir.
Genelde gündemi belirleyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan "İstiklal Marşı'mızın anlamını dilimizle birlikte kalbimizle de okuduğumuzda anlayabiliyoruz. En büyük üzüntüm, bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış, bulunamamış olmasıdır. O besteyle güftenin birbirini tamamlaması çok önemli. Tabii ki burada da bestekarlara görev düşüyor. Güfte var ama maalesef istenilen beste yok. Temenni ederiz ki o da çıkar, inşallah bir gün o da olur."
Konu hemen çarpıtıldı
Tabii bu haklı ve doğru sözler, malum çevreler tarafından hemen çarpıtıldı. Sanki İstiklal Marşı'nın sözlerinin de değiştirilmesi isteniyormuş gibi bir hava meydana getirildi. Bu kafayla siz 70 yıl daha muhalefette kalırsınız. Doğrusunu söylemek gerekirse "İstiklal Marşı" okunurken sıkıntı çekiliyor, bazı mısraların sonu müzikle uyumlu değil. Beste tamamen değişmese de arızalı bölümler düzeltilebilir pekala. Ve bunu yapabilecek çok iyi bestekarlarımız var.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, o konuşmasında önemli bir hususa daha temas etti. Asıl o mesele, arada kaynamamalı. O da şudur: 15 Temmuz gibi Fırat Kalkanı gibi, Zeytin Dalı gibi zaferlerimiz için de şiirler yazılıp besteler yapılması gerektiğini hatırlattı. Çok doğru bir talep, ziyadesiyle yerinde. Bu konuda en çok yazıları kaleme alanlardan biri olarak bu fikri canü gönülden destekliyorum. Mesela merhum Bayrak Şairimiz Arif Nihta Asya'nın "Yelkenler dikilecek, yelkenler biçilecek..." diye başlayan muhteşem "Fetih Marşı" vardır. Bu şiirle birlikte rahmetli müzisyen Yıldırım Gürses'in bestesini hatırlıyor ve terennüm etmeye başlıyoruz. Evet güfte ve beste birbirini çağrıştırmalı. Şiiri andığınızda marşı söylemeye başlıyorsanız bestesi güzel yapılmış demektir. Yazının başında dediğim gibi "Afrin Türküsü" bir an önce yakılmalı, şehitlerimizin ak ve temiz ruhuna ithaf edilmeli ve toplu yerlerde birlikte söylenmelidir. Tıpkı "Yemen Türküsü" ve "Çanakkale Türküsü" gibi...
Hakiki Şairler yiğit olur
Bu köşenin takipçisi okuyucularımız hatırlayacaklardır. Bir ara şairlerimize hitaben bir yazı yazmış ve "15 Temmuz'u niçin kaleme almıyorsunuz? Mehmed u00c2kif olsaydı yazardı, Yahya Kemal yazardı, Necip Fazıl yazardı?" demiştim. O yazı şükürler olsun ki şairlerimizi duygulandırmış ve bir kısmı harekete geçmişti. Ertesi günü beni arayan ve sabaha kadar uyumayıp "15 Temmuz Destanı"nı yazdığını söyleyen Bestami Yazgan ağabeye teşekkür etmiş ve şöyle demiştim: "Allah sizden razı olsun, hakiki şairler sizin gibi yiğit olur. Vatan sevdasıyla, millet sevgisiyle, ezan coşkusuyla yürekleri dopdoludur. Şiirleri anıtlaşır, mısraları ölümsüzleşir." Ziya Uğur'un bestelediği "15 Temmuz Destanı" şöyle başlıyor: "Ayağımız kavi, başlarımız dik, / Karanlığa karşı kıyam eyledik. / Kadın erkek sefer marşı söyledik, / Seksen milyon yürek çarptı beraber: / Ya Allah, Bismillah, Allahu ekber!"
Biz destan yapan ama destanını yazmaya yanaşmayan bir milletiz. Bu, belki de pek çok zafere imza attığımızdandır. Ama artık bu destanlar yazılmalı, zihinlere nakşolup hafızalara kazınmalı, yüreklere işlemelidir. Yedi düvele ve ihanet odaklarına karşı büyük bir beka kavgası, istiklal ve istikbal mücadelesi veren aziz milletimize ve kahraman ordumuza, muhteşem marşlar ve destanlar yakışır. Haydi şairler o efsane şiirleri yazın, haydi bestekarlar bu muhteşem mısraları besteleyin! Unutmayın ki, kimi cephede silahıyla cihad eder, kimi masada kalemiyle. Mehmetçiklerimizden yeni destanlar, ozanlarımızdan yeni türküler, şairlerimizden yeni şiirler, bestekarlarımızdan yeni besteler bekliyoruz!