Afrika'da Fransa sömürgeciliğinin günümüze yansıyan sonuçları (7)
Bu hafta Afrika yazı serimizi, sonlandıracağımızı bir
önceki yazımızda belirtmiştik. Yazdığımız bu 7 yazıda Fransa’nın Afrika
sömürgelerinde uyguladığı politikaların küçük bir kısmına ancak değinebildik.
Bilindiği gibi sömürge döneminde Afrika’da İngiltere ile
birlikte en geniş sömürge imparatorluğuna Fransa sahip olmuştur. Fransa,
İngiltere’nin baskısı nedeniyle batı-doğu yönünde ilerlemiştir. Kuzey ve Batı
Afrika ile Ekvator Afrika’sı olarak sınıflandırdığı geniş toprakları kontrol
etmeyi başarmıştır.
Fransız politikacılar, Afrika’nın ilgili bölgelerinde
askeri üsler kurmak, uluslararası alanda Fransız çıkarlarının ve görüşlerinin
desteklenmesini sağlamak, petrol, uranyum gibi stratejik kaynakların Fransız
şirketlerce işletilmesinin önün açmak için uğraştılar.
Fransa, teoride Afrika ile ilişkilerini, iyi yönetişim ve
demokrasi kavramlarına dayandırmıştır. Ancak pratikte ise, devamlı diktatörleri
desteklemiştir. İşlenen cinayetlerin, askeri darbelerin arkasında devamlı
Fransız parmağı bulunmuştur. Fonlar, amacı dışında kullanılarak sadece Fransız
yanlısı siyasi partiler finanse edilmiştir.
Fransız etkisinin hissedildiği Afrika ülkeleri arasında: Benin,
Burkina Faso, Burundi, Cezayir, Cibuti, Çad, Fas, Fildişi Sahili, Gabon, Gine,
Kamerun, Komorlar, Kongo, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Madagaskar, Mali,
Moritanya, Nijer, Orta Afrika Cumhuriyeti, Ruanda, Senegal, Togo, Tunus ve
kısmen de Ekvator Gine’si bulunmaktadır.
Fransa, sömürgeleştirdiği Afrika ülkelerinde sınır
sorunları ve bağımlı ekonomilerin oluşmasını sağlama politikası izlemiştir.
Sınırlar çizilirken bilerek etnik unsurlar göz ardı edilmiştir. Böylece sınır
sorunlarının yaşanmasına, bazılarının bölünmesine, iç savaşların yaşanmasına
neden olmuştur. Afrika’da istikrarsız bir siyasal ortamın yaşanması özellikle
arzu edilmiştir.
Çünkü bu durum, Fransa’ya Afrika ülkelerine müdahale etmesi
için gerekli fırsatları sağlamış ve kıtadaki ekonomik, siyasal, stratejik ve
kültürel çıkarlarını koruma imkânı vermiştir. İç çatışmalara sürüklenen Afrika
ülkeleri, kaynaklarını altyapıya kullanamamış ve siyasi liderleri,
iktidarlarını korumak için Fransa’dan sürekli yardım almaya mecbur bırakmıştır.
Bugün Fransa, AB’nin Afrika politikasının belirlenmesinde
başat rol üstlenen ülkelerden biridir. Son yıllarda Türkiye’nin Afrika
ülkeleriyle barış ve adalet temelinde ilişki geliştirmesinden son derece
rahatsız olmuştur.
Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri Afrika kıtasında
yaşamaktadır. Afrika kıtası, oldukça
zengin doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen, büyük bir fakirlik yaşamaktadır. Siyasi olarak da en karışık
yapıları bünyesinde barındırmaktadır. Coğrafi konumu itibarıyla hem kuzey hem
de güney yarımkürede toprakları bulunmaktadır.
Dolayısıyla Afrika, stratejik konumu ve sahip olduğu zengin
kaynaklar nedeniyle Avrupalı emperyalist devletlerin iştahını kabartmıştır.
Onun için Fransa’nın sömürgecilik politikalarının merkezinde devamlı Afrika yer
almıştır. Afrika’da Fransa sömürgeciliğinin günümüze yansıyan sonuçlarına
baktığımızda; sürekli kan, gözyaşı, kargaşa ve sefalet olduğunu görürüz.
Peki, sonuç?
Ya
Afrika, Fransa’nın kıtadaki etkisini bitirecek, ya da Fransa, Afrika’yı
bitirmeye devam edecektir.
Not: Bu yazıları, Soyalp Tamçelik’in editörlüğünü yaptığı
‘’Küresel Politikada Yükselen Afrika’’ kitabından, Osman Kavas’ın Afrika ile
ilgili makalelerinden, Eşref Hilmi Açık’ın ‘’Geçmişten Günümüze Türkiye Fransa
ilişkileri’’ kitabından, Taşansu Türker’in ‘’Cumhuriyet’in Yeni Yüzyılında Yeni
Dünya’’ adlı kitabının Fransa ile ilgili kısmını okuyarak yazmaya çalıştım.
Bu vesileyle bütün bu kıymetli çalışmaları bize kazandıran
değerli ilim adamlarımızın her birine teşekkür eder, saygılarımı arz ederim.