Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Ağustos 2023

Afrika'da Fransa sömürgeciliğinin günümüze yansıyan sonuçları (3)

Geçen haftaki yazımızda Fransa’nın tarihsel süreciyle ilgili olarak ana hatlarıyla bir çerçeve çizmeye çalışmıştık. Bu ve önümüzdeki yazılarımızda Fransız sömürgeciliğinin Afrika’da uyguladığı faaliyetlerin özelliği, Fransa’ya kazandırdıkları ve bugün neler yaptığı üzerinde durmaya çalışacağız.

Fransa, Avrupa’daki diğer Akdeniz kuşağı ve Kuzey Avrupa ülkelerinden farklı bir anlayışa sahiptir. Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinde ‘’çalışmak’’ kavramı, geçinmek için gerekli olmanın ötesinde ‘’hayatın anlamı’’ iken Fransa’da ise ‘’az çalış çok harca’’ anlayışı hâkimdir.

Bu anlayışın Afrika’daki yansıması ise, ‘’az ver çok al’’ şeklinde yansımaktadır. Mesela, Kamerun’da altın başta olmak üzere ülkedeki maden kaynaklarının büyük çoğunluğunu Fransız şirketleri neredeyse bedava almaktadır. Bunun sonucunda Kamerun halkı fakirlik yaşarken, Fransız şirketleri zenginliklerine zenginlik katmaktadır.

Benzer bir durum Mali, Nijer ve daha pek çok Afrika ülkesi Fransız sömürgeciliğinin günümüze yansıyan kötü sonuçlarını yaşanmaktadır. Fransa, ekonomik, siyasal, kültürel olarak güçsüz gördüğü Afrika ülkeleri üzerinde direk ve dolaylı denetim kurmuş ve bu devletlerin kaynaklarını hâlâ sömürmektedir.

Neden Afrika?

Avrupalı sömürgeci devletlerin Afrika’ya ilgi duymasının temel nedenlerinden biri ekonomiktir. Nitekim 15. yüzyılda başlayan altın ve köle ticareti 16. yüzyılda daha da yaygınlaşmıştır. Afrika kıyılarında birçok liman elde eden Portekizliler, önce İspanyollar, ardından İngiltere, Fransa, Hollandalılar kıtaya gelmişlerdir. Özellikle 1776’da Amerika Birleşik Devletleri bağımsızlığını kazanınca İngiltere ve Fransa’nın Afrika’ya daha fazla yöneldiklerini görürüz.

Afrika kıtasını sömürgeci devletler için önemli kılan diğer bir husus ise, coğrafi stratejik konumudur. Süveyş Kanalı ve Cebeli Tarık Boğazı, Hint ve Atlantik Okyanusunu birbirine bağlar. Bu iki önemli stratejik nokta, Afrika kıyılarında bulunmaktadır. Dolaysıyla Afrika, dünyanın Kuzey ve Güney hatlarını kontrol etmek için büyük bir jeopolitik öneme sahiptir.

Afrika kıtasının sahip olduğu zengin hammadde kaynakları ve jeopolitik konumu Avrupa ülkeleri arasında rekabete ve ciddi anlaşmazlıklara neden olmuştu. Bu sıkıntıları çözmek için 15 Kasım 1884’te Berlin’de önemli bir konferans düzenlendi. Berlin Konferansında ilk defa Afrika kıtası fiili olarak işgal edilmesi ilkesi kabul edilmişti. Ancak sömürgeci devlet kıyıda bulunan Afrika ülkesinin iç kesimlerine de hâkim olma şartı getirilmişti. Alınan bu karar zaten Fransa’nın hedeflediği bir stratejiydi.

Küresel çapta emperyalist bir geçmişe sahip olan Fransa, bugün de Afrika’da etkin olduğu bölgelerdeki hâkimiyetini kaybetmemeye çalışmaktadır. Bu nedenle Fransa, Afrika’daki bazı askeri darbelerin arkasında bazılarının karşısında olmuştur. Çünkü Fransa, tarih boyunca gerek Afrika’da gerekse başka coğrafyalarda hukuki ve ahlaki ilkelere göre değil, çıkarlarına göre hareket etmiştir.

Nasip olursa, önümüzdeki hafta da bu konuya devam edeceğiz.

Twiter veya X: @MehmetB78849685 – [email protected]