Aforizmalar – 2
Günümüz insanının en büyük sorunsallarından biri sabırsız
olmasıdır. Hazır gıda tükete tükete paket programlarla fast food bir yaşam
tarzını benimsedi. Eski şarkılardaki orkestranın uzun ve etkileyici gücünün
yerini ruhtan yoksun clever müzik aldı. Böyle olunca da şarkının sözlerini
dinlemek hepimize yeter oldu. Uzun uzadıya roman, hikâye ve öykü okumaya
tahammülümüz ve vaktimiz kalmadığı için yazarlarımız sağ olsunlar küçürek
öyküler yazmaya başladı. Geleneksel kültür yerini popüler kültüre bıraktı. Bu
durumdan söz de nasibini aldı. Uzatılan sözler nutuk olarak görülmeye başlandı.
Bu sebeple biz de sözü sadeleştirerek meramımızı az sözle anlatmaya çalıştık.
Hayata, derde ve ölüme dair aforizmalar serisinin ikincisini sizinle
paylaşıyoruz. Sizi en çok etkileyen söz üzerinde düşünmeniz dileğiyle okumanızı
temenni ederim.
* Ölüm; üzerine atılacak
toprağı değil,
kolunun altına verilecek defteri hatırlatmalıdır.
* Amelsiz ahlak, yaprakları
kurumuş ağaç gibidir. Ahlaksız amel de, içi çürümüş meyve
gibidir.
* Yalnızken de
sesin gür çıkıyorsa, hiçbir
zaman yalnız değilsin.
* Yüreği
geceden daha karanlık olan
birine hangi güneş aydınlıktır?
* Sabah güneşi görmek için gecenin karanlığına sabretmeliyiz.
* Biraz özeleştiri
kimseyi incitmez. Önce nitelik
dediğimiz zaman nicelik de peşi sıra
gelecektir. Bize yetecek olan, duruş sahibi
olmaktır.
* Durduğun
yerin hakkını veremeyen, baktığı yerde duruyordur.
* Cepteki boşluk bir
şekilde dolar, lakin gönül kuyusundaki boşluğa Yusuf gerek.
* İnsan tüm kâbusları gece rüyasında görürken, önyargı kâbusunu
gündüz kendini en uyanık zannettiği
gaflet uykusunda görür.
* Tecrübe, dünlerin üst üste konulmuş halidir. Ancak onlara basarak yükselebilirsiniz.
* Yarına dair
kurulacak cümlelerin
anlamı dünde
saklıdır.
* Gelecek güzel günler, geçmişin
ayrıntılarında gizlidir. Ayrıntıyı ortaya çıkaracak en doğru
eylem ise ‘düşünmek’tir.
* En çok da sustuğu
yerden vuruluyor insan!
* Bir mezarlıktan geçer gibi yürüyüp
gidiyoruz yaşayan ölüler evi dünyadan!
* Her şey
yeteri kadardı hayatta, insan her
zaman hep bir eksiği aradı.
* İnsanın en zor imtihanı; doğru
cevabı bile bile yanlış şıkkı işaretlemek!
* Dünyada ya paran ya da koltuklardakilerle aran olduğu kadar varsan, ruhunla aranda büyük mesafe var demektir.
* Geldiği yeri unutanın varacağı hedefin hiçbir önemi kalmaz.
* Hangi sofradan ‘karnı tok’ kalkarsa kalksın insan, hayat
sofrasından ‘gözü aç’ kalkacaktır.
* Kaybettikten sonra bulamayacağınız değerleri kaybetmeyin.
* Her günümüz bir önceki günden şikâyetle geçiyor ve sonra
yarın oluyor. Yarın da bugünden şikâyetçi olacağız.
* Hayatın tamamı üç saniyeden ibaret: Dün, bugün, yarın!
* Dünya tuhaf bir ip yumağı, biz de bir kedi. O yumakla
oyalanıp duruyoruz. Tam ipi çözdük derken bakıyoruz ki, bize ayrılan sürenin
sonuna gelmişiz.
* Kendimi topluyorum kalabalıklar arasından, üstüme basıp
geçmeden dünya!
* Hepimiz eğrilikten şikâyetçiyiz ama hiçbirimiz doğruluktan
yana saf tutmuyoruz.
* Yaşarken göremediği gerçeği, ölünce anlıyor insan.
* Her şeye yetiştiğini zanneden insan, kendisine
yetişemediğini fark ettiğinde anlıyor hiçbir şeye yetişemediğini! Ne kadar
kalabalık olursa olsun çevresi insanın, yine de kendi yalnızlığına sığdırıyor
kendini ve hep tek başına ölüyor insan!
* Nefsimizin terbiyecisi olacağımız yerde hizmetçisi olduk.
* Zembereği şaşarsa adaletin ve merhametin, o vakit oturup
beklemek gerek, doğuşunu batıdan güneşin!
* Çocukların öldürüldüğü bir dünyada, hiçbirimiz masum
değiliz.
* Bombalar saldık havaya, çocukları düşürdük suya ve toprağa
gömdük insanlığımızı cemre diye!
* Gazze’ye düşen bir bombada ölmüyorsa Londra sokaklarında
bir insan, tüm dünya ölmüştür ve haberi yoktur bundan!