Afganistan Gerçeği Bize Ne Söylüyor?
Afganistan'ın jeopolitik konumu: Orta Doğu, Orta Asya ve Hindistan alt kıtasını birbirine bağlayan önemli bir yerde bulunmaktadır. Bu nedenle Afganistan, tarih boyunca küresel güçlerin rekabeti hâline gelmiştir. Bu rekabet nedeniyle Afgan halkı, ömrünün büyük bir kısmını savaşlarla tüketmek zorunda bırakmıştır.
Bilindiği gibi Afganlılar, önce İngilizlerle, ardından Ruslarla ve en
son ABD’nin liderliğinde NATO ile savaşmıştır. Genel olarak bütün savaşların
sebepleri vardır ve bu sebeplere göre de kimine ‘’haklı savaş’’ kimine de ‘’haksız
savaş’’ diye yargılarız.
Bu bağlamda Afganlıların işgalcilere karşı direnmek zorunda olduğu her
üç savaşta haklı savaşlardır. Çünkü işgalcilere karşı direnmek bir haktır ve
Afgan halkının işgalcilere karşı ortaya koyduğu direniş meşrudur.
Ancak Afganlıların birbirleriyle çatışmaları onları hem haksız duruma
düşürmüştür hem de mutlaka bir dış saldırıya muhatap etmiştir. Afganistan, dikkat
çekici bir şekilde, uğradığı her üç işgalde de: Önce iç çatışmaların yıkıcı
sonuçlarını yaşamış, akabinde adeta bir ceza gibi işgale uğramıştır.
Bu açıdan Afganistan’ın yaşadığı işgal öncesi durumu incelenmeye değer
bir konudur. Ancak bu yazımızda sadece ana bir çerçeve çizmekle yetineceğiz.
Afganistan nüfusu etnik açıdan oldukça çeşitlilik göstermektedir. Ne
yazık ki bu çeşitlilik bir zenginlik olarak görülmemiş, ülkenin siyasi
birliğinin önündeki en zorlu engellerden biri olmuştur.
Bu açıdan Afganistan meselesine baktığımızda: İngiliz işgalinin öncesinde
kabilelerin kavgalarını, Sovyet işgalinden önce, komünist eğilimli Saur
Devrimini, ABD işgalinden önce, ‘’dini
grupların’’ çatışmalarını görüyoruz.
Afganistan’ın uğradığı bütün bu işgaller gösteriyor ki: Ülkenin iç
problemleri, dış güçlerin işgalini kolaylaştırmış, hatta zemin hazırlamıştır. Bazen
işgal edilen ülke üzerinden rakiplerine karşı bir güç kazanmak için başvurulur.
Bana göre, ABD’nin Afganistan işgali tamamen böyle bir şeydi.
Peki,
ABD’nin asıl hedefi neydi?
ABD, Soğuk Savaş sonrasında, dünya hegemonyasında Rusya ve Çin’i
kendisine potansiyel rakip olarak gördü. Bu nedenle 11 Eylül saldırısını bahane
ederek, Afganistan’ı işgal etmek suretiyle Çin’i batıda, Rusya’yı doğuda çevrelemek
istedi.
ABD Sovyet işgaline karşı Taliban’ı desteklemişti. Şimdi de ABD işgaline
karşı Rusya ve Çin Taliban’ı destekleyerek ABD’nin çevreleme stratejisini
akamette uğratmıştır.
Bu bakımdan ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi çok kutuplu dünya sisteminde
ilk ciddi yenilgisidir. Çünkü ABD trilyonlarca dolar maddi kayıp, 3000’ne yakın
askeri kayıp vererek çıkmak zorunda kalmıştır. Bu kayıplar karşılığında
kazandığı hiçbir şey yoktur.
Sonuç
En baştaki sorumuza dönecek olursak: Afganistan gerçeği bize iki şey
söylemektedir. Birincisi, iç
problemler yaşayan ülkelerin dış güçlerin işgaline zemin hazırladığını
söylemektedir. Burada hem Afgan halkının hem de benzer sorunları yaşayan bütün
ülkelerin çıkartacağı büyük dersler vardır.
İkincisi, tek
kutuplu ABD hegemonyasının sembolü Afganistan’ın işgal edilmesiydi ve şimdi bu
dönemin kapandığının sembolü de işgale son verilmesi olduğunu söylemektedir. Geçmiş
tecrübeler: Bir dönem kapanıp yeni bir dönem açıldığında, sonraki yıllarda
toplumların derinden etkilendiğini büyük olaylara neden olduğunu göstermiştir.
Yine de bu gelişmelerin yeni bir çağın başlangıcı olduğunu söylemek için henüz
erkendir. Buna ancak gelişmelere göre tarih karar verecektir ve tarih ise, Afganistan gerçeğinde oluşmaya devam
ettiğini söylemektedir.