Afganistan Denilince
Afganistan denilince, ülkesini 40 yıl yöneten Kral Zahir Şah’ın tedavisinde kullanılan cihazı Ankara Hastanesi
depolarından çıkarıp babamın sıkıntılı geçen ameliyatı sonrası kullanmaları; 27
Aralık 1979'da Sovyet askerleri tarafından işgal edilmesi; Sovyetlerden
sonra Taliban ve El-Kaideye uzanan süreçte savaşa
katılan aşina isimlerle, Mavera
dergisinde Erdem Beyazıt’ın ‘İpek Yolundan Afganistan’a’ seyahat
günlükleri ile Zaman gazetesinde mücahitlerin
anlatıldığı yazıları tashihim hatırıma geliyor.
Doğu
ile Batı arasındaki mücadelenin merkezindeki Afganistan, seksen sene İngilizlerin
işgalinden sonra 1919 da bağımsızlığına, 1973 de cumhuriyet ilan etmiş, 1979 senesinde
komünist Rusya tarafından işgaliyle on yıl süren savaş neticesinde Rusları
mağlup edip kovmuştu. Süreç içerisinde Afgan coğrafyasında İslâmî direnişi
sağlamak için savaşan gruplar arasında söz sahibi konuma gelen Taliban
geçtiğimiz Ağustos (2021) ortalarında ülkeyi kontrol altına alarak başkent Kabil’e
girdi.
Bildiğiniz
üzere 11 Eylül 2001 de New York’ta ikiz
kulelerdeki terör saldırısını bahane ederek ABD masum Afganistanlılar üzerine
bomba yağdırmaya başlamış, Başkan George
W. Bush saldırının sorumlusu olduğunu belirttiği Usame Bin Ladin’in öldürülmesi ve Afganistan’daki Taliban rejiminin
yıkılması gerektiğini müttefikleriyle deklare etmişti. Bu bahaneyleİslâmî değerler tahkir edilmeye
başlanmış, Ortadoğu başta olmak üzere
Güneydoğu Asya’da Müslümanlar tehdit altında yaşamaya başlamıştı.
Taliban’ın
ülke genelinde söz sahibi olmasının ardından Kabil Havalimanı’nda yaşanılan
trajik görüntülerin hepimizi üzdüğünün altını çizmek isterim. Kimsenin geleceğinden emin olamadığı bir
iklimde akla ve hayale gelmeyecek hadiseler yaşanabileceğini bu vesile ile
görmüş olduk. ABD tarafından kandırılanlar Afganistanlıların ne hale düştükleri
de ortada. İnsan ve kadın hakları bahane
edilerek işveren sorumluluğundan kaçan liberal ve küresel değer savunucusu
Avrupa ülkelerinin elçiliklerini boşalttıkları haberlere geçti.
ABD, Rusya
ve Çin’in jeopolitik rekabetlerinin
artmasıyla bölgede sıcak gelişmelerin olacağından şüphemiz yok. Afganistan’ı
hâlâ terör ve mülteci üreten yer olarak gören Batı’nın bölgeye istikrar
getirmeyeceğini bildiğimizden hezimete uğrayan uluslararası sistemin zarar
göreceğini söyleyebiliriz.
Rusya, İran, Çin
ve Pakistan’la ilişkisi olduğu iddia
edilen Taliban’ın sözcüleri, ülkede
İslâmî bir yönetim kurulacağı, komşularıyla saygılı ilişki içinde
bulunacakları, eğitim ve üretime önem vereceklerini ifade ederken, kadınlara özgürlük verilmemesi lafları gölgede
kaldı. Dünyadaki diğer İslâmî
teşkilatların Taliban’dan etkileneceği korkusunu yaşayan Batı, her zamanki
çamur at izi kalır mantığıyla hareket ederek terör örgütü muamelesine devam
ediyor. Afganistan’da yaşanılan fakirlikte çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Şayet fakirliğe çözüm yolu bulunamazsa halkın iktidarda sevdikleri ve tasvip
ettikleri bir yönetim olsa dahi ciddi sıkıntılar oluşacağını söyleyebiliriz.
Afganistan
için ‘her
şey çok güzel olacak’ sloganını atmak tozpembe hayal dünyasıdır. Halkına huzur getirmesi için özellikle can,
mal, nesil ve akıl emniyetini sağlaması rejimin vazgeçilmezi olması gerekir.
Taliban Kabil’e girdikten sonra halkına ve uluslararası alandaki oyunculara
güven mesajlarını birbiri ardınca vermeyi ihmal etmedi. Genel af ile
hapishanelerin boşalmasından tutunuz şeriat çerçevesinde uyarısı ile insan ve
kadın hakları ile basın özgürlüğüne varıncaya kadar bir hayli direktifi hayata
geçirmeye başladıklarını duyuyoruz.
Bu
genel bilgiler çerçevesinde halkın huzur ve güvenini bozabilecek hal ve
hareketlerden kaçınılırsa, Türkiye,
Pakistan, Çin, Rusya ve İran’la
ilişkilerini sağlıklı yürütebilirlerse Avrupa ve ABD’den karşı ses çıkmadan
yollarına devam edebilirler.
Aksini
düşünmek bile istemiyorum.