Afetlere sosyolojik açıdan bakış (2)
Genel olarak bakıldığında depremin yol açtığı can ve mal kayıpları, toplumda sosyal tahribatlar ve sosyal eşitsizlikler meydana getirmektedir.
Yaşanan depremlerin yıkıcı etkisiyle ortaya çıkan bu sosyal adaletsizliklere baktığımızda, şehirlerimizde yaşayanların büyük bir kısmının yoksul olduğu ve bu insanların yardıma muhtaç oldukları sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Deprem sonrası ekonomik durumları iyi olanların deprem bölgesini terk ederken, geride kalan yoksulların ise ekonomik imkansızlıkları ve muhtaçlıkları yüzünden yerlerini terk edemedikleri de bilinen bir gerçektir.
Önemli bir konuda, ülkemizde meydana gelen depremlerde afet sonrası toplumsal göçlerdir. Genelde bu göçleri gerçekleştirenlerin, zengin bir kesim olduğu yaşanan her afet sonunda gözlemlenmiştir.
Depremler ayrıca Türk toplumunda önemli bir yere sahip olan, aile kurumunuda olumsuz etkilemektedir; ailede kaybedilen canlar, engelli kalan aile bireyleri ve çocuklar üzerinde büyük travmalara yol açmaktadır. Depremler sonucunda ise aile içi geçimsizlik, şiddet ve boşanma gibi sonuçlarıda ortaya çıkarabilmektedir.
Toplumda depremden etkilenenler ve etkilenmeyenler adı altında iki ayrı grup oluşmaktadır. Depremden etkilenen gruplar, yaşadıkları travma yüzünden topluma uyum sağlamada güçlük çekmektedir.
Bu güne kadar yaşanan afetlerin olumsuz tarafları bulunmakla birlikte, bireyleri ve toplumu etkilediği ortada olmasına rağmen, bazı iyi yönleri de bulunmaktadır. Meydana gelen afetler toplumlarda, ekonomik kayıpların yaşanmasına sebep olmakla birlikte, manen bireyleri de etkilemektedir. Bunun sonucunda ise toplumun dış tehditlere karşı birlik ve beraberlik dayanışma kültürünün ortaya çıkmasını sağlamaktadır
Toplumlar afet gibi yıkıcı, etkileri olan ve zarar verici bu felaket dönemlerinde empati yaparak afette etkilenen bireyleri önemsemektedirler. Buda bize toplumun ve bireylerin bu tür durumlarda insani ve vicdani olarak hareket etmeye, toplumda pozitif bilinç oluşmasını sağlamaktadır.
Afetler neticesin de kişilerin yaşam tarzı ne olursa olsun, dininin, dilinin, ırkının önemli olduğu ülkede, bunların bir kenara bırakılması, bir ve beraber olabileceğimizin farkına varılması açısından çok büyük bir öneme sahiptir.
Deprem riskinin yüksek oluğu ülkemizde, yukarıda bahsedildiği gibi depremin sadece fiziksel yaralar açmadığı, ayrıca toplumsal boyutta da önemli değişikliklere yol açtığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak; Afetler sonrası yaşanan toplumsal değişimler, afet sonrası toplumda yaşanan acıları unutturmak adına birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Afetlerde halkımızın paylaşma kültürünü önemsediğini bir kez daha göstermektedir.
Ülkemiz deprem afetine karşı, hem öncesinde hem de sonrasında hazır olmalıdır. Deprem gibi afetleri iyi yönetmek demek olumsuz toplumsal değişimlerin önüne geçmek demektir. Toplum olarak afetlere karşı bilinçli olmalı ve ne zaman ve nasıl olacağı belli olmayan afet risklerine karşı tedbirli olmalıyız.