Afetlere sosyolojik açıdan bakış (1)
Afetler, insan yaşamı boyunca devam edecek olan bir süreçtir. Bu doğal süreç içerisinde bireylerin ve toplumun özelliklede devletin alması gereken önlemlerle afetlerin etkilerini azaltabiliriz. Afetlerin her bilim dalıyla ayrı ayrı bir ilişkisi vardır. Bu yazımızda afetlerin toplumda kaderci bir yaklaşımla nasıl algılandığı ve sosyolojinin afetlerle neden ilgilendiği gibi soruların cevabını bulmaya çalışacağız.
Afetler, bir bakıma toplumsal yapının dayanıklılığını test eder. Toplumlar,
afetler karşısında ne kadar hazırlıklı olduklarını ve bu tür olaylara nasıl
tepki verdiklerini gösterirler. Sosyolojik açıdan, toplumsal dayanıklılık, bir
toplumun kriz durumlarında ne kadar esnek ve uyum sağlayabilir olduğunu ifade
eder.
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremin ardından, Türk
halkı olarak olayın şokunu hemen atlattıktan sonra, toplum olarak hızlı bir şekilde toparlandık. Ancak, afetzedeler
ise olayın şokunu uzun süre üzerlerinden atamayıp çok sıkıntılar
yaşadılar. Bu durum, toplumsal dayanıklılığın ve hazırlık seviyesinin ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Afet ile sosyolojinin aslında bağlantılı olduğu, her insanın hayatında en az bir kez de olsa deprem
ile karşı karşıya kaldığı, bu nedenle; afeti yaşayan bireyler ve toplumlar derinden
etkilemekte ve değişime uğradıkları görülmektedir.
Her yaşanan depremden sonra, insanların afetlere bakış açısı değişmektedir.
Diyebiliriz ki afetler olup bittikten sonra herkes afet ile ilgili konuşsa da afeti
yaşayan bireyler açısından bakış açılarının farklılık gösterdiği bilinmektedir.
Kimisi kaderci bir yaklaşım açısından olaya bakarak depremleri Tanrı’nın
bir gazabı olarak bakarken, kimisi de seküler bir yaklaşım sergileyerek bu
kaderci yaklaşımın doğru olmadığını, yaşanan depremlerin fay hatlarının kırılmasıyla
meydana geldiğini söylemektedir. İşte bu nedenle yaşanan onca depremden sonra
zaman zaman toplumsal bir ayrılığa neden olsa da çoğunlukla asgari müşterek
konularda bir birliktelik sağlanmaktadır.
24 Ocak 2020 Elazığ, 30 Ekim 2020 İzmir ve 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta
meydana gelen bu üç depremleri ele aldığımızda Türk halkının, organize bir
şekilde hareket ederek sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürünün (deprem
sonrasında afetzedelere yardım yapılması) zor zamanlarda nasıl bir birliktelik sergilediğini
göstermektedir.
Depremden etkilenen bireylerin yakınlarını kaybetmenin dışında, işlerini kaybettikleri, aile yapılarının
değiştiği, afetten önceki yaşam kalitelerinin olmadığı, sağlık sorunlarının
ortaya çıktığı, engelli oldukları, başka yerlere göç ettikleri, yaşanan her depremden
sonra bunlar gözlemlenmiştir.
İşin bir başka boyutu da bu depremlerin,
kadınlar, özel gereksinimli bireyler, yaşlılar ve çocuklar üzerinde daha yıkıcı
ve bazen kalıcı etkiye sahip olduğu,
özel ihtiyaçları daha fazla olan bu grupların iyileştirme safhasında genellikle
göz ardı edildiği bilinmektedir.