Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 May 2020

Af etmeyen af olunur mu?

Vahyin inişine şahit olan oruçlu bedenlerimize rahmet olacak olan ay bitmek üzere. Bayram etmeyi hak edecek gönüllere sunulan lütuf ise af olunmak.

Peki kendimizi af etmezsek af olunup mağfirete mazhar olabilir miyiz?

Yoksa af edersek bize kötülük yapan kişiye iyilik yaptığımızı mı düşünüyoruz?

Bize karşı hata yapanları içimizde büyütürsek çaresizlik girdabının içinden çıkabilir miyiz?

Hayatta çaresizlik duygusu kadar bize, sevdiklerimizin ölümünden gayri ne acı verebilir ki?

Ne yaparsak yapalım her şeyin tersine gittiği, bütün aksiliklerin üst üste birbirini takip ettiği düşüncesi hüsran değil de nedir?

Korkularımızla yani yaşlanma, yalnız kalma, unutulma, terkedilme, kaybetme ve her an ölüm korkusu ile yaşama bize acı vermez mi?

Hasılı, yaşadığımız acıların irademiz dışında olduğunu düşünmek ve çaresizliği kabul etmek değil mi?

Her ne kadar şartlar, imkanlar, zaman değişse de öğrendiğimiz çaresizlik duygusu ile yeni deneyimler yapamayız. Kimseye güvenemeyiz. Tekrar aynı acıları yaşamamak için bir daha denemeyiz.

Çaresizlik duygusu, yaptığımız hatalardan ders alarak temiz bir sayfa açıp yeniden hayata başlamamıza engeldir. Çünkü aklımız, isteklerimiz ve duygularımız geçmişteki yaşadığımız acılarda takılı kalmıştır.

Motivemiz kırılırsa, ümidimiz azalır. Hayata ve insanlara karşı güvenimiz kaybolur. Zamanla kendimize karşı güvenimiz de biter. Böylelikle yenilgiyi kabul etmiş oluruz.

Bu içten çöküş ile kendimize devamlı negatife eden cümleler kurup gayret etmeyiz. Hatta yapamayacağımıza kendimizi de inandırırız. Halbuki çaresizlik ne kadar öğrenilirse başarmak ta öğrenilmektedir.

Çaresizlik duygumuz öncelikle kendimize, akabinde etrafımızdaki insanlara zarar verir. Aile mutluluğumuza engel olup boşanmamıza bile sebep olabilir. Ailenin sonlanması da toplumun yok olması demektir.

Kendimizi çaresiz hissetmemiz, cesaretimizin kırılmasına herkese karşı güvenimizi yitirmemize, yaşanan güzelliklere kör olmamıza sebep olabilir.

Böylesi düşüşlerde her zaman kendimizi savunuruz. Her olumsuza inanır, saldırgan olur ve herkesi suçlarız. Hatta bu çaresizliğimize sebep olanlara sarılarak kendimizi bile temize çıkarabiliriz.

Böylelikle çaresizlik, kendimiz ile birlikte etrafımızdakileri de saran bulaşıcı atalet hastalığı haline döner. Kazanmak için çalışmayıp mücadele etmeyiz. Uğraşmayıp hakkımızı savunmayız. Ve acılarımızı kabullenip saldırgan tipler haline döneriz. Sonucunda kendimizi de af edemeyiz.

Peki çaresiz olmayıp kendimizi af etmek için ne yapmalıyız?

Öncelikle şu rahmet ayını değerlendirerek duamızı tam yapmalıyız. Zira bize bizden yakın olan Rahman, Rahmetini yağdırdığı şu günlerde her zaman olduğu gibi bizi duyuyor, acımıza derman olmayı diliyor, yalnız kendisinden istememizi istiyor.

Çaresiz olmadığımızı, çarenin seçimlerimizle olacağını bilmeliyiz. Çaresizlik ifadesi olan bütün söylemlerden uzak durmalı, bizi motive eden bilgi ile donanmalı, zor şartları nimet bilip daha güçlü olmalıyız.

Hayatın ve şartların değişmekte olduğunu, bu değişime ayak uyduramazsak kaybedenlerden olacağımızı kabullenmeliyiz. Bu ön kabul ile daha dik durmalı, hayatımıza hedef koyacak eylemler yapmalıyız.

Öncelikle olumlu düşünmeli, pes etmemeliyiz. Kendimize merhamet ederek af etmeli aynı zamanda hatamızı düşünüp öz eleştiri yapmalıyız. Ne kadar büyük acılar ya da sevinçler yaşasak da ne çok üzülmeli ne de çok sevinmeliyiz.

Kendimize güvenerek, kendimize şans vermeli, yeniden denemeli, olmadı bir daha denemeliyiz. Kendimize güvenmezsek kimseye güvenemeyeceğimizi bilmeliyiz. Bunun yanında diğer insanlara güvenmememizin altında, kendimize olan güvenimizin yıkıldığını da unutmamalıyız.

Aklımızı ve duygularımızı çaresizlik prangalarından kurtarıp özgür bırakmalıyız. Başarılı insanları örnek alarak erdemlilik yolunda mücadele vermeliyiz.

Kadir gecesini değerlendirip af dilemeli ve af etmeliyiz. Zira af etmeyen çaresizlik duygusunda yok olmaya mahkumdur.

Sözün özü: “Ya Rab! Sen af edicisin, af etmeyi seversin, bizi de af ettiğin kullarının arasına kat.” (Amin)