'Af çıkacak mı?'
Sene 1997 idi. Dönemin Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir'le röportaj yapmak için gittiğim cezaevinde tam sekiz saat kaldım. Hayatımda ilk kez girdiğim bir hapishanede görüştüğüm binlerce insanın yüzündeki çaresizlik, sarsmıştı beni.
Bayrampaşa Cezaevi o günlerde özellikle bazı marjinal sol örgütlerin çıkardığı nümayişlerle sürekli medyanın gündemindeydi.
Göreve getirilen Antepli yeni genç savcı, yaptığı icraatlarla acayip medyatikleşmişti. Ki daha sonra HSYK tarafından meslekten ihraç edilen Özdemir, ihracıyla ilgili olarak Silivri ile bağlantılı bazı isimleri suçlamıştı.
***
İşte o günlerde Savcı Özdemir, kah elinde sazıyla mahkumların ortasında türkü söylüyor, kah hapishanedeki spor salonunda mahkumlarla maç yapıyor kah da cezaevi camisinde kader kurbanları ile Cuma kılıyordu.
***
Siyasi mahkumların, adi suçtan yatanların, gaspçıların, uyuşturucu kaçakçılarının vs. hepsinin koğuşlarını dolaşıyorduk. Biz dışarıdakiler için belki de hiçbir anlamı olmayan bir konuda yüzlerce soru geliyordu mahkumlardan.
Hangi suçtan mahkum olursa olsun hepsinin yanıtını aradığı tek soru vardı: "Af çıkacak mı?"
Bu soru o kadar çok soruluyordu ki röportajlarımızı dahi yapamıyorduk. Savcı'ya bu durumu sorduğumda "Cezaevi'nin tek gündemi vardır o da af çıkıp çıkmayacağıdır" demişti.
***
Önceki akşam bir televizyon programında konuk olan gazeteci Avni Özgürel, birkaç ay önce PKK başı Karayılan ile yaptığı röportaj çerçevesinde kendisine sorulan soruları cevaplandırıyordu.
Sunucu, röportajda Silvan saldırısını "provokasyon" olarak niteleyen Karayılan'ın açıklamalarının ardından örgütün gerçekleştirdiği Şemdinli ve Antep'teki saldırıları sordu.
Hem "Barış" deyip hem de toplumsal huzuru baltalayacak derecede sivil saldırılara başlayan örgütün neyi hedeflediğini öğrenmek istiyordu herkes gibi.
***
Özgürel, konuyla ilgili birçok yorum-analiz yaptı ancak Kandil Dağı'nda kaldığı iki gün boyunca militanlardan en çok bir konuda kendisine soru geldiğini söyledi. Dağ'dakilerin en çok merak ettiği soru şuymuş: "Af çıkacak mı?"
Dağdakilerin hemen hepsi bir şekilde dağdan inip normal hayata katılmanın müjdesini bekler gibi sorular yöneltmiş Özgürel'e.
***
1997 yılında Bayrampaşa Cezaevi'nde kader mahkumu olduklarını, asıl faillerin dışarıda olduğunu, kendilerinin sadece maşa olarak kullanılan sahipsiz ve yoksul kimseler oldukları için hapis yattıklarını söyleyen mahkumlarla, Kandil Dağı'ndakilerin sorusu aynı: "Af çıkacak mı?"
***
Mahkumların, rehinlerin, tutsakların ve militanların sorusu neden hep aynıdır?
Neden kader mahkumu olduğunu söyleyenler de sözde gönüllü militanlar da aynı beklenti içerisindedir? Onlar da bir şeylerin ters gittiğini, umdukları ile yaşadıklarının aynı olmadığını mı görüyorlar? Dağ'dakiler de bir nevi rehine veya mahkum mudur?