Adım adım normalleşme
ABD’nin Afganistan’dan çekilme şekli, dünya politikasında
taşların yerinden oynaması ile sonuçlandı. Orta Asya’dan sonra Orta Doğu’da,
Afrika’da ve Balkanlar’da hesaplar yeniden gözden geçiriliyor.
Normalleşme güçlü bir ekonomi ve savaş gücü yüksek bir ordu
ile sağlanır. Türk Silahlı Kuvvetleri, FETÖ/ABD uşağı ve laik kafalı piyon
subaylardan kurtulup millet iradesi ile hareket etmeye başladığından beri ülkemizde
ve bölgemizde adım adım normalleşme yaşanıyor.
ABD, kendince 11 Eylül’ün intikamını terör örgütlerinden çok
Müslümanları katlederek aldı. Irak ve Afganistan’da yüzbinlerce masum insan öldürüldü.
İsrail güdümünde harekete zorlanan Arap ülkeleri bu kıskaçtan yeni yeni
kurtuluyor.
Trump’un gitmesi ile küre başında yapılan büyü dağıldı;
Katar ablukası kırıldı. Şeytanlaştırılan İran ile Arap ülkeleri arasında
ilişkiler düzelmeye başladı. İran ile nükleer işbirliği anlaşması da uzak değil.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ufaktan ufaktan Türkiye’ye
yanaşmaya başladı. Mısır ile normalleşme de yakın.
Fransa, Mali darbesi ile Türkiye’yle çatıştığı takdirde
Afrika’da sahayı Rusya’ya kaptıracağını anladı. Almanya seçimlerindeki iktidar
değişikliği, Türkiye ile AB ilişkilerini kökten değiştirebilir. AB ile ticaret
ve göç öncelikli ilişkilerimiz Türkiye’ye vize serbestisi ile yeni bir boyut
kazanabilir.
***
Normalleşmeyi, çevremizdeki ülkelerle olduğu kadar kendi
içimizde de hayata geçiriyoruz. Türk Mahkemeleri, 12 Eylül darbesinin apoletli
devlet başkanı Kenan Evren’i kabrine er olarak göndermişti. İnançlı insanlara eziyeti
öne çıkaran laiklik dini mensubu 28 Şubat generallerinin de apoletleri söküldü,
askerlik kayıtları silindi. Artık er bile değiller.
Ne onlar yaptıklarına pişman, ne de ilerlemiş yaşlarından
dolayı onları affedecek bir merci var. 15 Temmuz darbe girişimine karşı göğsünü
siper eden vatan evlatlarının şerefli davranışı kadar, Türk mahkemelerinin ve
genelkurmayının bu tutumu Türk tarihine altın harflerle yazılacak. Yeni darbelere
karşı da bir engel vazifesi görecek.
27 Mayıs 1960 darbesi ile idama mahkûm edilen devlet, Yassıada’yı
demokrasi ve özgürlüklerin sembolü yaparak darbeleri en ağır şekilde
lanetlediğini dünyaya ilan etti. Çifte aşılama ile Covid 19 salgınını da
kırabilirsek, artık Türkiye’yi tutacak bir güç kalmıyor.
***
Asıl normalleşmeyi ise kazandığımız parayı silah almak için
çuvallarla gönderdiğimiz Batı’nın hegemonyasından çıkıp ileri teknoloji
alanında ihracatçı ülke konumuna gelmekle sağladık. Gün geçmiyor ki, Batıda
önemli bir medya organı insansız Türk hava araçlarını manşetine taşımasın.
Özellikle 6 yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girip Kuzey Irak,
Suriye, Libya ve son olarak Azerbaycan’da çatışmaların seyrini değiştiren
Bayraktar TB2’den övgüyle söz ediliyor.
Ancak Türkiye yerinde saymıyor. Silahlı ve silahsız insansız
hava araçları yapan firmalar gün geçtikçe çoğalıyor. Ortaya çıkan sonuçların
tek bir silahlı insansız hava aracı modeliyle değil, bir bütün olarak kapsamlı
bir konseptle alınmış olması önemli. İşin içinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
kurmay aklı var, ABD’nin müdahale edemediği uydu sistemleri var, telsiz
sinyallerini karıştırıp hava savunma sistemlerini devre dışı bırakan sinyal
bozucu sistemler var, SİHA’ların kullandığı çelik zırhları delen yeni nesil
mühimmatlar var, en önemlisi de güçlü iradesi ve iman dolu göğsü ile netice
alan Mehmetcik var.
Geçtiğimiz günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilen TB2’nin abisi konumundaki Akıncı ile Türkiye bir adım daha öne çıkacak. Akıncı, çok amaçlı kullanılabilen bir platform. Radarları ile tüm Akdeniz ve Karadeniz bölgesini kontrol edebiliyor. Savaş gemileri ve kara araçlarının füzelerinden kaçma şansı yok. Üstelik maliyeti bir savaş uçağının onda biri kadar. Türkiye, TB2 ile kazandığı bilek güreşleri yerine şimdi Akıncı ile rakiplerini tek hamlede tuş etmeye hazırlanıyor.