Adayların alternatif maliyeti nedir?
Ülkemizde kısa bir süre önce 14 Mayıs’ta seçim yapılması için seçim kararı alındı. Seçimlerde huzur ve kardeşliğin öne çıkması en önemli dileğimdir!
Daha huzurlu, etik ve gelişmiş bir ülkede
yaşamak istiyorsak bazı konularda zihniyetimizi (anlayış) değiştirmemiz gerekir.
Bu anlayış değişimi gerektiren konulardan biri de “çalışmadan yorulmadan
sonuç elde etme isteğidir.” Bununla seçimlerin ne ilgisi var diye
düşünebilirsiniz. Bunu açıklamaya çalışacağım:
Şu günlerde demokrasinin bir unsuru olan “seçimler”
sebebiyle birçok aday adayı var. Çok sayıda telefon ya da mesajlarda da “Adayım”,
“Ben de adayım”, “Adaylığıma ne dersiniz” tarzında iletilere rastlıyoruz…
Doğal olarak “Hayırlı olsun” demek düşüyor
bize. İçlerinde çok kıymetli şahsiyetler var. Bu insanların ülkemize ve
bulunduğu şehre katkısının olacağı yönünde yaygın bir kanaat de oluşmuş. Bazılarının
ise niçin aday adayı olduğunu insan anlayamıyor! Bu tipler adım yürüsün (!)
düşüncesinde mi ya da birtakım beklentiler için de mi anlamakta zorlanıyoruz. Zaten
değerlendiricilerin bunlara listelerde çok da yer vereceğine ihtimal verilmiyor…
Üçüncü bir grup ise gri veya gerçek karakterleri iş başında anlaşılacak tipler.
Maalesef bunlar aday adayı olmaktan adaylığa terfi etmekteler. Ama bunların
önemli bir kısmının da halkımızın basiret süzgecinden geçemeyeceğini
söyleyebiliriz.
Aday/namzet
Eskiden aday yerine Farsça namzet tabiri kullanılırdı… Aday; bir görev, bir iş
için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse olarak
açıklanmaktadır… Adayın bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse
anlamı da vardır...
Bu anlamda sınavlarda aday olan birinin uzun
bir hazırlık süresine sahip olmadan iyi üniversitelere, fakültelere adayım
demesini ne anlamı vardır? Benzer şekilde yetenekleri ve diğer bazı özellikleri
buna uygun olmayan birinin nitelikli bir kuruma/meclise girmesinden nasıl bir
fayda beklenilebilir?
Zehirle
Pişmiş Aş
Aday varsa o zaman aday olunan bir şeyin de
olması gerekir…
Peki, ısrarla aday olunan nedir?
Zehirle Pişmiş Aş şiirinde Necip Fazıl
Kısakürek şunları söylemektedir: 'Zehirle pişmiş aşı yemeye kimler gelir?
/Dilsizce, yalnız Allah demeye kimler gelir?
Sahi kim/ler neye (nereye) adaydır? Bu
sorunun cevabını vicdan ve insaf sahibi olanlar elbette biliyordur. Kanaatimce
yalnızca “ada şahsiyetler” ulvi hedeflere aday olmaya çalışır…
Bilge İnsan’ın nitelikli bir kişide olması
gereken “bağımsız kişiliği” ifade eden “Aday olmanın ilk şartı ‘ada olmaktır’”
sözünü hatırlatırım. Yani ada olmak birey olabilmiş, bağımsız şahsiyetli kimse
olabilmektir.
Elbette, kimin neye aday olması gerektiğinin
cevabı verilirken bazı ölçütlerin ortaya konması da gerekir…
Adayın özellikleri
Özlediğim(iz)
adayın (adayım/ızın) her şeyden önce yüksek bir “karakter” sahibi olması
gerekir. Sağlam olmayan kişiliği ile zaten kuralları çokta belirli olmayan
politik ortamda ateşe odun atmaktan başka ne yapabilir? Bu özellikteki birinin
de adayım(ız) olması mümkün değildir.
Çocuklarımız içinde
böyledir: Karakteri zayıf çocuk istediği fakülteyi okusa ne olur?
Özlediğimiz adayın “alternatif
maliyetinin” yüksek olması gerekir… Aday olmak için veya siyasete girmek
için neyden vazgeçmektedir? Bu sorunun cevabı bazıları için sıfırdır. Bu
özellikteki birinin adayım(ız) olması mümkün değildir…
Özlediğimiz adayın “müktesebatı”
olmalıdır… Müktesebatı sıfır olanların ülkeye/şehre nasıl bir katkısı olur? Bu
sorunun cevabı bazıları için yine sıfırdır. Bu
özellikteki birinin de adayım(ız) olması mümkün değildir…
Bu listeyi
uzatabiliriz şimdilik bu üç şartı belirtelim…
Ama “Ada bana,
adayım sana…” atasözünü de aday seçerken bir an olsa da aklımızdan
çıkarmayalım.
Ulvi davalara
kendini adayanlar adayımız olabilir…
Son söz: Kifayetsiz muhterisler sadece bedbaht bir
insan olmaya namzettir.