Adaletten vekil kaçırmak
Dünya nizamı adelet üzere kaimdir. Adaletten her sapma
zulmü, zulüm ise insanlığa felaketi getirir. Habil ile Kabilden beri insanlık
hak ile batılın, adalet ile zulmün, doğruluk ile yalan ve riyakarlığın
mücadelesini veriyor. Eğer siz etraftan el etek çekilmeden taşları bağlar
köpekleri serbest bırakırsanız, mağdurun savunma hakkını elinden alarak yeni
mazlumlar oluşturulmasına kapı aralarsınız.
Batılın, ABD, AB, Rusya, Çin, Hindistan, İsrail,
Ermenistan’ın zulümlerinden çok, kendilerini sureti haktan göstermek
isteyenlerin zulme ve batıla koşarcasına arka çıkmaları içimizi acıtıyor.
Geçtiğimiz hafta, asker üniforması giymiş, İsrail’li
alçakların Mescid-i Aksa’ya kirli postallarıyla girişini, özellikle alınların
secdeye geldiği yerlere basarak kendisini uyarmaya çalışan görevliyi silah
zoruyla susturdukları zulmü içimiz acıyarak seyrettik.
Ardından Ummanlı bir heyetin Filistinlilerin tepkileri
arasında İsrailli silahlı işgalcilerin korumasında Mescid-i Aksa’ya
girişlerini, Kıble Mescidi’nde tepkiler arasında namaz kılmak istemelerini
yüreğimize hançer saplanır gibi izledik. Resulün ümmeti bu halemi gelecekti ya
Rab…
Arap Birliği diyeceksiniz, Libya’nın dönem başkanlığı
görevini kabul etmemesi üzerine, kendilerine başkan bulamıyorlar. Türkiye,
Libya, Filistin, Azerbaycan aleyhine çalışmak için İsrail ve Yunanistan’ı bile
solda sıfır bırakan sözde Müslümanlar, sen ben kavgasından başlarını kaldırıp
da, birliğe başkan seçemiyorlar. İslam kardeşliği ne hale geldiğini görebiliyor
musunuz?
Libya’da Türkiye’nin dik durması ile durdurulan batı
destekli işgal girişimi, BAE, Suud destekli STK, sözde alimler ve kabilecilik
girdabında, ABD ve batılı güçlere sert güçle olmazsa yumuşak güçle teslim
edilme aşamasına gelinmesi bir başka kanayan yaramız.
Crans Montana’da masaları devirenlerin kimler olduğu belli
olmasına rağmen, Kıbrıs’ın Maraş ve Güzel Yurt dahil birçok bölgesini Rumlara
peşkeş çeken Mustafa Akıncı ve güruhunun, biz Türkiye tarafından yönetilmek
istemiyoruz, Rumlarla konfederasyon yapmak istiyoruz çıkışlarının alıcısının
olması içimizi acıtan bir başka konu.
ABD’nin baskılarıyla, Kızıldenizdeki adaları Suudilere,
Akdeniz’deki petrol yataklarını İsrail ve Avrupalı şirketlere, Akdeniz’deki
kıta sahanlığını Yunanistan’a peşkeş çeken 100 milyonluk bir Mısır yönetimine
sadece yuh olsun denir. Gazze’nin sınır kapılarını Filistinlilere sıkı sıkıya
kapatan bu yönetimin Türkiye ve Müslüman düşmanlığı sadece iktidardan düşme
korkusu olmasa gerek. Yuh olsun üç kuruşluk çıkarları için hakkı hakikati
zalimlere satanlara.
Azerbaycan’da vahşi sivil katliamları yaparak savaş suçu
işleyen Ermenistan’ı koruyacak güçler arasında Rusya’nın yanında, Kazakistan ve
Türk cumhuriyetlerinin bulunması, Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’ın bile
tanıyamadığı bir ortamda İran’ın Askeri ateşesi Bahman Sadeghin’in, dağlık
karabağ terör organizasyonu yöneticilerinden Levan Ayvazyan’la masaya oturarak
teröristlere destek anlamına gelecek imzalar atması bir başka acımız. Cepheden
kalleşçe kaçan ama balistik füzelerle sivilleri vuran, 60 sivili öldüren
260’ını yaralayan bir terör devletine ses çıkartamayan insan demiyorum,
Müslümanlara sadece yazıklar olsun kelimesi kullanılır. Bebek katili,
soykırımcı Ermeni yine ateşkes istedi. Hedefi, dağılan ordusunu toparlamak,
dağıtılan savunma hatlarının yerine yeni savunma hattı oluşturmak için zaman
kazancaklar. Ağdere, Hocavan, Zengelan’ı terkederek, Şuşa, Laçin, Hankenti ve
Kelbeceri elinde tutmak istiyor.
Anayasa mahkemesinin ışıklarıyla gündeme oturan, Engin
Yıldırım’ı savunanlara baktığımda, GATA’daki görevinden el çektirilen Başhekim
Yardımcısının kaleminin kırılmasını iştahla destekleyenler olduğunu gördüm. Beyefendiler
adalet adına, ‘başka bir kadını severseniz eşinizi boşamayın, ikinci eş alma
ruhsatı var’ diyen birini, devlete ve rejime, siyasilere yüce divan kapısını
gösteren birisinden daha tehlikeli görüyorlar. Doktorun görüşünü hastanenin,
hatta Sağlık Bakanlığının görüşü gibi lanse ederek, doktorun işini yapma
hakkını bile elinden alınmasını alkışlıyorlar. Anayasa Mahkemesi üyesinin
görüşünün Mahkemeyi bağlamadığını söylemeleri de komik geliyor bana. Bu ne
yaman çelişkidir.
Ve, MİT tırları haberini organize ederek, Suriye’de
ABD-Rusya, Esed’e alan açmak isteyen Türkiye’yi ve liderini UCM’de yargılatma
kurgusu yapan FETÖ’cülerle işbirliği yapan Enis Berberoğlu vekilliği devam
ettirilmek isteniyor. Yerel Mahkeme’nin verdiği mahkumiyet kararının Yargıtay tarafından
onanmasına rağmen. Yani Berberoğlu’nun Milli Güvenlik aleyhine suç işlediği
ortada iken, efendim seçme ve seçilme hakkı ihlal edildi gibi olayı bambaşka
bir düzleme taşımak komik ötesi bir durum. Ben suç işlesem anında her türlü
hakkım elimden alınır. Vekil suç işleyecek, Ek 20. Madde gereği yargılanacak.
Suçlu bulunacak. Yargılandığı ve işlediği suçların karşılığı biline biline,
yargılaması devam eden biri adaletten kaçırılmak için Milletvekili adayı
gösterilecek. Sonra da efendim milletvekili seçildiğine göre önceki cezası
vekilliği sona erene kadar ertelenecekmiş? Bunun adı adalet değil halk diliyle,
taşları bağlamak, köpekleri salıvermektir. 20. Maddeyi 17-25’in FETÖ aparatı
olarak gördüğü için iktidara dikte eden bir anlayışın bugün vekilin seçme seçilme hakkı ihlal edildi deme
lüksü yoktur.
Adalet bizim canımızı yaksa da savunacağımız bir ilkedir,
Adaletten vekil kaçırmaya çalışanlar, Emperyalizmin maşaları FETÖ-PKK-DHKPC’ye
ve iplerini ellerinde tutanlara alan açmaktan başka bir şey yapmazlar. Yasin Börü ve onlarca masumun ölümünden
sorumlu Selahattin Demirtaş’a madalya takmak isteyenlerin masum rolüne
bürünerek kendilerini adalet savunucusu gibi göstermeleri taşları bağla
köpekleri serbest bırak oyunudur. Vesselam…..