Dolar (USD)
34.51
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2982.64
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 May 2022

Adaletsiz emek

Geçtiğimiz gün Trabzonspor'un 38 yıllık şampiyonluk hasretine son verdiği kutlamaların gölgesinde kalan 1 Mayıs yine o bilindik manzaralarla kutlandı.

İşçilerin acımasızca çalıştırıldığı ağır emperyalist düzeni daha insanî hâle getirme çabalarının bir sonucu olarak günlük çalışmanın 8 saatle sınırlandırıldığı 1800’lerin sonlarındaki o kazanım ile insanın parayla olan savaşına da bir çekidüzen verildi.

Hepimiz faniyiz.

Ölümlüyüz.

Tıpkı dünyanın gerisinde kalan tüm canlılar gibi karbon döngüsünün bir parçasıyız sadece.

Dünyaya geldiğimiz günden son nefesimizi verdiğimiz güne kadar onurlu bir yaşam sürmek için çabalıyoruz.

Bazılarımız, bu kısacık ömre sığmayacak daha büyük idealler uğruna hayatlarını hiç düşünmeden ortaya koyuyor.

Bazılarımız ise servet kazanma uğruna tüm değerleri ayaklar altına almaktan imtina etmiyor.

Tarih boyunca dünya hayatına çekidüzen vermek için ahiret inancı ile bolca kural ve kaide getirildi.

Dinler ve inanışlar farklı farklı isimler taşısa da aç ve açıkta kalan çoğunluğun sabır ve şükür etmesi telkin edildi.

Hâlbuki yüce dinimiz İslâm, çalışmayı telkin edip yanına adaleti de ekleyerek büyük bir devrim yaptı.

Ne de olsa adalet mülkün temeli değil mi?

Maaşımızın da emeğimizin de bir adalete muhtaç olduğu ortada...

Aksi takdirde kim dur diyebilir ki o ağzı kanlı emperyalistlerin kâr hırsı için kısacık ömürlerimizi bir hiç uğruna heba etmesine...

Adaleti sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu ama paranın keşfinden bu yana gücün paraya taptığı zamanları yaşadığımız gerçeğini bize adaletin güç ile manipüle edilmeye çalışıldığı günler şahit tuttu.

Tarih bunun gibi daha ne menem olaylarla dolu...

Hepimizin bildiği, gördüğü ya da duyduğu pekala birçok hâdise var.

Gerek ülkenin kuruluşundan bu yana kuruluş korkularını bastırmak için kullanılan adaletten gerek ise öncesinde tahtı korumak için kesilen başların getirdiği adaletten hiç vazgeçilmedi.

Zenginlerimiz âyan oldu, oligark oldu, banker oldu ama maalesef çok azı insan oldu.

Gerek dinimiz gerek ise tüm kültürlerdeki inançların bizlere öğrettiği üretimi desteklerken liyakat ve adaleti esas alma zihniyeti, loncaların birlik ruhuyla hareket ettiği tozlu tarih sayfalarında kaldı.

Ekonomilerin ölçülemeyecek kadar büyümesi bizleri teoriler ile ekonomi yönetmeye sevk etti.

Dolandırıcıyı, kalpazanı önleyemediğimiz için faizi, kaydi parayı, parasal döngüyü besledik.

İş, işçi, emekçi arkada kaldı.

Emeğini kutsallığının ne olduğu sorgulamadan üretim çarkları çoktan makinelere teslim edilmişti bile...

Başarısızlığa olan kin, başarı için her türlü değeri ayaklar altına almamıza o kadar kolay müsaade etti ki...

Ne insanlığımızı kaybettiğimizin farkına vardık, ne de gerçek zenginliğin ne olduğunun...

Şimdi boş bırakılan tarlaları nasıl tekrar süreceğimizin hesabını yaparken uzak diyarlarda milyonlarca hektar arazi kiralamanın ucuza getirildiği ile avunuyoruz.

Emeğin ne kadar büyük bir nimet olduğunun anlaşıldığı tarım sektörü de olmasa vay halimize...

Arazilerin engebeliliğinden mi yoksa mevsimlerin çeşitliliğinden mi olsa gerek; makinaların yüzde 100 ele geçiremediği tek sektör olarak ayakta kaldı.

Orak ve çekicin sembolünde çekici makineye kaptıralı çok zaman olsa da orağın gücü emeğin değerini anlamaya bir nebze olsa da yetiyor.

Emekçinin hakkını korumayı Taksim meydanlarında bağırmak ya da lüks otellerde ve odalarda yemekler, toplantılar düzenleyerek görüntü vermek sanan emek temsilcilerinin hoyratlığına kurban giden emekçinin kolektif hareket etme gücü, her cephesiyle yok edilmeye devam ediyor.

Teknolojiye yenilen emeği, adaletsiz kalan sistem içinde emerek kansız bırakan bazı işverenleri başka başka 1 Mayıslarda da ansak ne değişir.

Değişim isteyen çoğunluğun, "gerçek patronun kim olduğunu gösterme" fikrine sarılması yani emekçinin gösterilen sandıktan fazlası olduğu emekçiye nasıl anlatılabilir?

İşte aklımdaki deli sorular...

Ramazan Bayramınız mübarek olsun sevgili okurlarım.