Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun
Yargıçlar, suç işleyenin kimliğine, ideolojisi ve dünya görüşüne göre değil, kanunlar neyi gerektiriyorsa ona göre davranır ve ona göre karar verirler. Yargının simgesi olan adalet heykelinde gözler bu yüzden bağlıdır. Emin olun “yargı ne kadar tarafsız, bağımsız, kaliteli ve adil olursa, yargı üzerinde yapılan toplumsal ve siyasi tartışmalar ne kadar azalırsa, toplum nezdinde de yargının kalitesi, duyulan güven, onur ve saygınlığı o derece artacaktır.”
İnsan onuruna saygılı, insan haklarını koruyan, herkese eşit davranan,bağımsız, adil, tarafsız, dürüst ve tutarlı olan, yargıya olan güven temsil eden, mahremiyeti gözeten, mesleğe yaraşır şekildeözenli davranan yetkin ve dürüst hukukçuların varlığı, hukuk düzeninin ve demokrasinin en önemli teminatlarından biridir.Kendi aklına güvenerek özgürce hareket edebilen, adalet ve vicdanına aykırı hiçbir tutum ve davranış sergilemeyen, bilgiyi ve doğruyu kendine rehber edinen, yüksek karakterli hukukçular geleceğimizin ve adaletimizin savunucuları olacaktır.
Kimi zaman yargının verdiği kimi kararlar, tahliyeler veya muhalefet şerhleri üzerinden yargıyı veya şerh koyan hakimitümden yıpratacak, töhmet altında bırakacak, hâkim ve savcılara toplumsal baskı yaratacak, eleştiri sınırlarını da aşan kimi haksız ve hakkaniyetsiz yaklaşımlara bir hukukçu olarak üzülerek şahitlik etmekteyiz. Özellikle kamuoyunda bilinen, ideolojik ve düşüncel bazda kendimize karşıt veya yakın gördüğümüz kimi şahısların davalarında verilen her MAHKUMİYET, BERAAT, TAHLİYE veya MUHALEFET ŞERHLİ kararlarda, kararı veren hâkimleri eleştiri sınırlarını aşacak şekilde itham eder, hedefe koyar, suçlarsak, adil ve tarafsız olmaya çalışan adalet sistemimize büyük zarar vermiş oluruz.
HSK da bu konuda çok hassas davranmalı. Sırf bilindik kimi dosyalarda muhalefet şerhi koymuş diye kararnamelerle ilgili hâkimlere menfi atamalar hâkimleri büyük baskı altında tutar, tarafsızlık ve bağımsızlık teminatlarına ciddi gölge düşürür.
Gerçekten Allah sabır versin Türkiye’de hâkim ve savcı olana. Bakıyorsunuz, sosyal medyada bir hashtag açılıyor; ‘Şu kişi tutuklansın.’ Altında yüzlerce tweet… ‘Şu kişi salıverilsin.’ Altında yüzlerce tweet…Klavye başına geçip sosyal medyada her gün tutuklama veya tahliye siparişiyle yargıya parmak sallayanlar var.Sosyal medyanın adalet dağıtan mahkemelere dönüşmesi başlı başına büyük bir probleme dönüştü.Hayati tehlike doğurmayacak bir tokattan dolayı tutuklama kararı veren hâkimlere şahitlik ettik. Niçin? İnternete düşen görüntülerden sonra açığa çıkan sosyal ve toplumsal baskılardan dolayı.
Görülmekte olan davalar hakkında eleştiri
sınırlarını aşan, yönlendirme sayılabilecek söz ve tutumlar büyük sorun
çıkarıyor. Çünkü kararı verecek olan
hâkimler de programları ve sosyal medyayı izliyorlar. Onlar da bizim gibi
insan. Baskı altında kalabiliyorlar. Bakın TCK’ya AK Parti ile giren iki madde TCK madde 277 ve 288 var. Adil
yargılamayı etkilememek için çıkarılmış, etkilemeye çalışmayı suç
saymıştır. Şimdi Anayasa Madde 138, TCK madde 277 ve 288 dururken özel
olarak kimi davalar hakkında tartışmalar yapıldığında hep bu sorunlar ortaya
çıkıyor.
Peki,
bu kadar baskı altında kalacak hâkim nasıl adil yargılama yapacak? Yargıyı
mutlak surette siyasi, sosyal, toplumsal baskılardan ve tartışmalardan uzak
tutmak lazım. Yargıçlar,
kararlarını toplumun duygularına veya beklentilerine göre vermez. Kanun ve
kitaplara göre verir. Hâkimler
ve savcılar da insan ve hata yapacaklardır. Ama bu hataların denetim ve
düzeltim mekanizması sosyal medya veya toplumsal baskı değil; adaletin kendi iç
denetim mekanizmaları olan istinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi hatta AİHM gibi
yüksek mahkemelerdir.“Yargı, konjonktüre, kişiye, zamana, “bu ne der”, “şu nasıl
bakar” diye karar vermez. Yargı dosyaya ve vicdana göre karar verir.