Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2962.21
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ekim 2020

Adalet kültürden bağımsız değildir

Türkler iki defa medeniyet değiştirdiler. İlki 9 ve 10. asırlarda kendi istekleriyle Müslüman olarak İslam medeniyetine dâhil oldular. Diğeri de 18. yüzyılda Batı medeniyetine katılma çabası gösterdiler.

Türk tarih profesörü Osman Turan’a göre; Türklerin İslam medeniyetine girişleri ile Avrupa medeniyetine giriş teşebbüsleri arasında benzerlik vardır. İslam medeniyetine girerken din değiştirmişler ancak Batı medeniyetine girerken din değiştirmemişlerdir.

En tehlikesi de bu olmuştur. Keza ilimsiz ve dinsiz hiçbir medeniyet yoktur. Örneğin Uzak Doğu medeniyeti Konfüçyüs’e ve Budizm’e dayanırken, Yunan Roma medeniyeti politeizme, Avrupa medeniyeti Hristiyanlığa, İslam Medeniyeti de İslam’a dayanır.

Yani bu medeniyetlerde kültürel kodlar ve yazılım o dinlere aittir. Dolayısıyla insanlar o kodlamalar üzerine bir kültür dünyası inşa ederler.

Cumhuriyetle birlikte Türkiye, yazılımı farklı olan başka bir dünyaya geçiş yapmaya kalkınca insanı alabildiğine rencide eden pozitivizmin kıskacı altında kendine yabancılaştı.

İnsanlık tarihine artık whigist bir yaklaşımla yorumlayan ve geçmişin hakikatinden uzaklaşan tuhaf bir zihni ortam tesis edildi.

Kendi içinde tutarlı olan Avrupa hukuku, insan hakları ve özgürlükler bize evrensel değerler olarak yutturularak kendi hukuk anlayışımız ve özgürlük değerlerimiz kendi yazılımımızın dışında pragmatist bir işlev gördü ve adalet ciddi manada yara aldı.

Herkesin bu kavramları kendi siyasi çıkarına göre dizayn etmeye çalıştığı bir ülke durumuna geldik.

Örneğin Abdullah Gül, AYM eleştirileri için “özgürlükçü kararlar aldığı için hedefe konuluyor” diyebiliyor. Çünkü o farklı bir kodlamayla çalışan pragmatist bir anlayışın ürünü.

Herkesin çerçevesini kendine göre belirlediği adalet, hukuk, insan hakları ve özgürlük anlayışı var. FETÖ’ye göre adalet, içerideki militanların tahliye edilmesi. PKK’ya göre ise, Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir devletin temelinin atılmasıdır. Örnekleri çoğaltabiliriz…

Hollandalı düşünürlerden Bernard Mandeville, “Arıların Öyküsü” adlı kitabında güçlülerin, bencillerin, düzenbazların dünyasını yüceltmiş ve kısaca “erdemsizliklerimiz olmazsa toplumumuz gelişemez; mutluluk, erdemsiz olmaya bağlıdır” demişti.

Bizim eklemlenmeye çalıştığımız medeniyetin yazılımı tam olarak böyle bir şeydir. Hukuk, insan hakları ve özgürlükler tam da bu çerçevede ele alınmış ve yürürlüğe sokulmuştu.

Çünkü İhsan Fazlıoğlu’nun da ifade ettiği gibi; adalet, hukuk, insan hakları gibi kavramlar kültürden bağımsız kavramlar değildir.

Bizim kodlarımızda örneğin medine, Aramca “midan” kökünden gelir. Yani hukukun olduğu yer/ şehir anlamındadır.

İnsanın kendini gerçekleştirebileceği adil bir toplumun tesis edildiği bir medeniyetin evlatlarıyız biz. “İnsan” anlayışımız çok farklı bir zeminde ilerler.

CHP zihniyetinin Batı medeniyetine eklemlendirme çabaları sonucu bu ülkenin toprağı verimsizleşti ve ekinlerimiz hasar gördü. Yani tüm birikimimiz heba oldu. Bu zihniyetin kodları üzerine beynin işletim sistemi farklı çalışmaya başladı.

Bugün adalet denilince bir hukuk profesörünün anladığı şey ile tarlada çift süren bir köylünün anladığı aynı şey değilse bunun vahim sonuçlarını bir bir gözden geçirmek durumundayız.

Bir AYM üyesi profesör darbe iması bulunabiliyorsa ve çoğu çevreden de destek görebiliyorsa “adalet” bizim kodlarımız dışında farklı bir zihin dünyasının ürünü olarak artık bizi sarmalamıştır.

Bir parti genel başkanının çıkarılmalı dediği bir FETÖ sanığı, ertesi günü tahliye ediliyor ve buna da tepki verilmiyorsa adalet farklı bir medeniyetin yazılımı üzerinden pragmatist bir zeminde işliyor demektir.

Demem o ki, kendi kavramlarımıza sahip çıkmalı ve kendi medeniyet ve kültür kodları üzerine kurumlarımızı yeniden dizayn etmeliyiz. Bunu da toplumun ürettiği artı değerleri tekelleştirmeden yapmalıyız.