Adalet imanın şartıdır!
İmanını hayatlarına şahit kılmak isteyenleri haftada bir defa hem beraber olmak hem de hutbe dinlemek için çağrıldığı, gitmenin en hayırlı olduğu belirtildiği cuma namazının akabinde İbn-i Mes'ud, Allah elçisinin şu şekilde dua ettiğini haber vermiştir:
"Allah'a hamdolsun, O'ndan yardım ister, bağışlanma talep eder, nefislerimizin şerlerinden O'na sığınırız. Allah kime hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Kimi de sapık sayarsa onu doğru yolda sayacak kimse yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Muhammed'in Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna da şahitlik ederim. Onu müjdeci ve uyarıcı olarak kıyametten önce olgunlaştırmıştır. İsyan eden de kendine zarar verir. Onun Allah'a bir zararı olmaz."
Akabinde Hak Teala Nahl Suresi 90. ayetinde yeryüzünde adaletin nasıl gerçekleşeceği anlatılır." Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya, (yakınlara) yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."
Her cuma davete icabet eden inanan erkek ve kadınlara bu hakikatler hatırlatılmaktadır. Üç güzelliğin yapılması ve üç fenalıktan da uzak durulması, borçluların borcunu ödeyeceği ahiret gününe inananlara emredilmektedir.
İnanan insan olmanın şartlarından biri ADİL olmaktır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde olmazsa olmaz bir değerdir. İnanan insan ölçülü hareket etmeye, herkesin hakkını vermeye mecburdur. Aksi takdirde adil olunulmayacaktır. Adil olma gayreti içinde olmayan, tek dünyalı yaşayanların gözleri başkalarının malında, makamında ve imkanlarında olacaktır.
İhsan; iyilik etmeyi, hayır yapmayı, emredilen her şeyi gerektiği gibi yerine getirmeyi gerekli kılar. İnsana gözetim altında olduğunun şuuru ile hareket etmeyi, zamanın aleyhinde şahitli olduğunu hatırlatır. Her amelinin sorumlusunun kendisi olduğunu ve hesabını yalnız vereceğini, iyilik yapmakta, infak etmekte, hayırlarla olacağını bildirir.
İnanan insan akrabaya, yakınlara yardım eder, ihtiyaçlarını karşılar. Yakınlarını koruma altına almak, korunmayı da gerekli kılar. Yakınlarına yardımı, desteği, iyiliği olmayanların uzaklardakilere yaptığı iyilikleri fayda vermeyecektir. İnanan insanın insanlığına öncelikle yakınları şahit olmalıdır. Buna komşular ve yaşadığı toplum da girmektedir.
Yalan söylemek, iftira atmak, laf getirip götürmek, insanların arasını açacak hareketlerde bulunmak, zina yapmak, insanların arkasından konuşmak, gıybet etmek, kaş göz hareketleri ile insanlarla alay etmek vs. her insan için çirkin işlerdir.
Yeryüzüne huzur ve mutluluğu getirmeye talip olan inanan insan, bu tür çirkin işlerden uzak kalmalıdır. Bütün bu kötülüklerden uzaklaşırken, bu kötülükleri yapanlara karşı da mücadele vermelidir. İnsanlara karşı üstünlük iddia edip zulüm yapmamalı ve zulüm yapanlara karşı gayret içinde olmalıdır.
Zalim sultana hata yaptığını tatlı bir dille hatırlatmalıdır. Haksızlıklar karşısında susmamalı ve hakkını alırken, hakkına gasp edenlere de yardımcı olmamalıdır.
Her cuma yeryüzünün ancak bu hususlara dikkat edilerek imar edileceği hatırlatılmaktadır. Bu surenin devamındaki ayette de Rabb'ul u00c2lemin şu şekilde inanan insanı uyarmaktadır:
"Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, yeminleri pekiştirdikten sonra bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri çok iyi bilir." (Nahl Suresi: 16/91)
Bir toplumda yaşamak, o toplumdaki düzeni sağlayan kanunlara uymayı gerekli kılar. Bu o topluma verilmiş bir sözdür. Toplumun düzenini sağlayan kanunlar, o toplumda yaşayan her birey için aynı olmalıdır. Kuralların kişiden kişiye değişmesi, o toplumu adaletsizliğe iter. Bundan dolayı anarşi oluşur. Haksızlığa uğradığını düşünen insan isyan eder.
Yaşadığımız toplum anlaşma yaptığımız toplumdur. Bu toplumda inanan insan dinini rahatça yaşayabiliyor, yaşadıkları yerlerden çıkartılmıyorsa iyilik yapmalı ve adil olmalıdır. Adaletin hakim olduğu, hakların verildiği, haklara dikkat edildiği bir ortamdan anarşi doğmaz.
Anarşinin olmadığı bir dünya ümidi ileu2026