Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2953.44
BIST 100
9358.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Açlık ve var olan küresel ekonomik kriz

Dünya genelinde Kasım 2019’da başlayan Pandemi ile yaşanacak kırılmaların ne denli büyük ve zor olacağını hiç kimse tahmin edemedi. Her alanda yaşanan yeni süreçler ileride yaşanacak süreçlerin az çok habercisiydi.

Tüm dünyaya çok hızlı bir şekilde yayılan böylesi bir salgının küresel ekonomide önemli değişimleri tetiklemesi bekleniyordu belki. Fakat üretimden tüketime, ulusal politikalardan uluslararası düzenlemelere kadar birçok alanda değişimin kendini bu denli hissettireceği açıkçası beklenmiyordu.

Sosyolojik bir vakıadır, Her ekonomik krizin oluşumunda bir hastalık olma şartı bulunmasa da hemen her salgının ekonomik ve/veya politik bir sonucu olabileceği öngörülebilmektedir.

Salgın döneminde karantina ve sokağa çıkma yasağı gibi sosyal izolasyonuygulamaları ekonomik hayatı zaten durma noktasına getirmişti.

Art arda yaşanan arz ve talep şokları üretimden tüketime, taşımadan tedarik zincirlerine, ticaretten finansa kadar tüm alanlarda dalgalanma ve daralmalara nedendi.

Hali hazırda tüm dünyada yaşanan ekonomik kriz ile dünya ülkeleri uzun zamandır ilk kez ne yapacağını bilemez hale gelmiştir.

Evet küresel salgın insanlığı hazırlıksız yakaladı. Bilim ve teknolojinin göz kamaştıracak boyutlarda geliştiği bir dönemde, salgın ekonomik ve toplumsal hayatı hiç beklenmedik bir biçimde sarsarak, toplum sağlığını hem ruhsal hem de fiziksel bağlamda derinden etkiledi.

Sonuçta gözle görülemeyen bir virüs dünyanın bütün dengesini altüst etmeye yetti.

Salgın sonrası start alan küresel kriz, ilk etkilerini uluslararası piyasalarda göstermiş ardından petrol üretiminde, enerjide yaşanan global bazda anlaşmazlıklar, ülkelerin yaşayacağı ekonomik temelli siyasi gerginlikler, gıda temininde dünyanın yaşayacağı sıkıntı sonrası, ürkütücü bir senaryonun vizyona girmesi için yeterli oldu.

Yeni dünyadahastalıklar, ölümler, iş gücü ve üretim kaybı, verimsizlik, zihinsel gelişim zorlukları, ruhsal çöküntü, suç işleme ve şiddet kullanma eğiliminin artması artık gündelik hayatın rutinleri arasına girdi.

Tüm bunların ötesinde tedarik zincirinde ve gıda temininde yaşananlarınkronikleşmesi açlık konusunu tekrar dünyanın gündemine getirdi.

Evet, açlık insanoğlunun başına gelebileceken büyük felaketlerden biridir.

Açlık sorununun hakim olduğu bir toplumda sosyal huzurun sağlanması, kalkınma yolunda hızla ilerlemesi, uluslararası alanda kendi menfaatlerini gözeten politikalar izleyebilmesi mümkün değildir.

Barış ve huzurun hakim olduğu bir dünya ortaya koyabilmenin ön koşullarından biride açlık sorununun çözülmesidir. Zira çözümlenemeyen sorunlar süreklilik kazanıp ulusal, bölgesel hatta uluslararası istikrarsızlığa sebep olabilmektedir.

Bu yetmezmiş gibi ABD,küresel hegemonya adına Rusya'yı adeta teşvik ve davet edercesine Ukrayna'ya saldırtarak var olan küresel sorunu daha bir çıkmaza sokmuştur.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, 35 milyar dolar ile dünyadaki açlık sorunu nispetengiderilebilecekken ABD'nin Ukrayna'ya 53 milyar dolar silah sevk etmesi dünya genelinde bundan sonrada yaşanacak kırılmaları yeteri derecede açıklıyor.

ABD küresel hegemonyasını koruma stratejisi adına Ortadoğu da düne kadar yaptığını burada da uygulamaya koyarken, dünyanın geri kalan kısmı için bunun nelere mal olacağı ile pek ilgilenmemektedir.

Örneğin Mısır ve Libya gibi ülkeler buğday ithalatının yüzde 80’ini Ukrayna ve Rusya’dan sağlıyor. Türkiye, Bangladeş, İran buğday ithalatlarının yarısından fazlasını savaşan iki ülkeden gerçekleştiriyorlar. Lübnan, Tunus, Yemen, Libya ve Pakistan’ın buğday gereksinimi de büyük ölçüde buralara bağımlı. Özellikle yoksul ülkelerde halkın bütçesinin daha yüksek kısmını gıdaya harcaması nedeniyle yükselen fiyatlar, insanları doğrudan sefalete sürüklüyor.

Yeni süreç de var olanküresel ekonomik kriz sadece insanları açlık ve yokluk ile sınamayacak aynı zamanda egemen hukuksuzluğun hakim olduğu yeni bir dünya dayaratacaktır.