Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2963.62
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Mart 2023

Acının izdüşümü

Namaz Gönüllüleri ekibi olarak yine yollarda idik… Bu defa ki adresimiz; acıların merkezi deprem bölgesindeyiz… Acılarla yorulmuş yüreklere dokunduk… Duygulandık, derin derin düşündük, farklı bir duyarlılıkla döndük…

Gördük ki, Anadolu acı dolu…

Acıyı tanımlamak değil, acıya tanıklık etmek çok farklı bir duygu…

Öyle acılar ki, bir gecede saçları ağartan bir acı…

Enkazın başında en yakınınızın sesini duyuyor, elinizi uzatıp da çekemiyorsunuz… Yüzünü göremiyorsunuz…

Anneniz, babanız, canınızın yarısı betonun altında iken beklemek dışında elinizden hiçbir şey gelmiyor…

En sevdiklerinizin cesedine bile ulaşamıyorsunuz… Ziyaret edebileceğiniz bir mezardan bile mahrumsunuz…

Cenazenize bir kefen bulduğunuz zaman seviniyorsunuz…

Bazen hayat çok ağır, oldukça acımasızdır… İşte o an, yaslanacak bir omuz, tutunacak bir dal, sığınacak bir yürek arıyorsunuz…

Zor zamanlarda insan acıyan bakışlara değil, halden anlayan yüreklere ihtiyaç duyar…

Belki acı kişiye özeldir… Ancak emin eller, selim kalpler, sadık dostlar devreye girdikçe hafifler…

Başkalarının derin acılarını ruhumuzda hissettiğimiz ve bu duyarlılıkla harekete geçtiğimiz oranda insan olmanın erdemine ermiş oluruz…

Belki de; esas acınacak olanlar, acıya seyirci kalanlardır…

Acıların üstünü örtmek değil, doğru okumak, acılı yüreklere dokunmak…

Acıların bize öğreteceği çok dersler önümüzde duruyor…

Acılara ağlamak, ağıt yakmakta çözüm değil, yaraları sarmak için yeni arayışlara girmek gerekiyor… Hayata küsenler için harekete geçmeliyiz…

Acılara dayanıklı yürekler yetiştirmeliyiz… Acılarla nasıl baş edeceğiz, bir de acılarla birlikte nasıl yaşayacağımızı öğrenmeliyiz…

Bu arada yas tutanların yarasını sarmakta gecikmemeliyiz…

Bir teselli cümlesine sarılmak isteyenleri ihmal edemeyiz… Mahzun yüreklere iyi gelen bir selam, bir sohbet, bir muhabbet, bir dua küçümsenmemeli…

Yüz ifadelerine yansıyan o derin sızıyı bir şekilde dindirmek durumundayız…

Derin acıları kolektif hafıza ve müşterek irade ile kontrol altına alabiliriz…

Acı genelde sessizdir bazen de sınırsızdır… Ancak acı çekenler bellidir… Bakışları buğulu, sesleri kısık, kalpleri kırık, yüzleri kavruk, omuzları çökük, belleri bükük, yükleri ağırdır…

Bu dünyada vicdan sahibi herkes bir acıya kiracıdır… Aslında acıdan kaçış yoktur mutlaka her acının bir ilacı vardır…

Acı da kaderin bir parçasıdır… Kederi kaderden ayrı düşünemeyiz…

Acı insan içindir ve insana göredir… Bir sınanma alanıdır… Acı çekmek sorumluluk sahibi olmanın bir sonucudur… İnsanı olgunlaştıran şeylerin belki de en ağır olanı acı çekmektir…

Derin acılara dayanabilme oranında ulvi hedeflere yürüyebilme gücünü elde edebiliriz…

Acıyı verene, imtihan edene karşı tutumumuz acının boyutlarını ve sonucunu belirler…

Unutmamak lazım ki, insan acılarla büyür… Beden acı çektikçe, ruh arınır… Bazıları acıdan kaçar, acıyla yüzleşmeden acı çeker… Acıya katlanmayı becerdiğimiz vakit belalara karşı metanetimiz de artıverir…

Acılara alıştıkça engelleri aşarız… Acı tecrübeler bizi yüce hedeflere hazırlar…

Her acıyla beraber bir umut, bir ferahlık, bir kolaylık vardır kuşkusuz… Nefsimize ağır gelen acılar hakkımızda hayır da olabilir…

Acıya dair tüm yaşanmışlıkları tekâmül yolunun bir azığı olarak da algılayabiliriz…

Belki Allah azze ve celle bizi daha büyük görevlere hazırlıyor…

Acı gözlerimizin gözeneğini açar…

Unutmayalım hiçbir hâl sürekli değildir… Nihayetinde kışta geçer, yokuşta biter, gece de son bulur…

‘’Fesabrun cemil’’ diyebilmek Yakupça…

En yoğun acıları şükürle kucaklamak Eyyübce…

O zaman tüm kronik, kaotik, klinik, kalıtımsal acılardan kurtulmaya başlarız…

Katmerli, kalıcı, kahredici acıları ‘’Hasbunallah ve ni’mel vekil’’ diyerek dindirebiliriz…

Ne Nemrut’un ateşi ne Firavun’ un askeri gücü bize işlemez…