Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Eylül 2022

Açık Deniz

Yahya Kemal, “Açık Deniz” isimli şiirine şu mısralarla başlar: “Balkan şehirlerinden geçerken çocukluğum; / Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.” Şairimiz bu efsane şiirinde “akıncı cedlerimizin” kutlu “ihtirâsını” duyduğunu söylüyor ve bizi “asırlarca” sürecek “bir koşu”ya davet ediyor. Bu hisler, “İ’la-yıKelimetullah’a”, “Nizam-ı Âlem”e, “Kızılelma”ya bir çağrıdır.

Açık Deniz kavramını zihin dünyamıza yerleştiren Yahya Kemal’dir. Bu iki kelime bir bakıma sonsuzluğa açılmanın, deryalara ulaşmanın, maveraya kavuşmanın ifadesidir. Yan yana duran ve birbirine çok yakışan bu iki kelimeyi pek severim. Yıllar önce aziz dostum Sadık Yalsızuçanlar bir televizyonda “Açık Deniz” programını hazırlayıp sunuyordu. Seçkin, çok kıymetli, muhtevalı bir programdı, takip edenler bilir. Peki şimdi niçin yapılmaz, işte onu bilemem.

Yarım asırdır mecmuaları takip ediyorum. Her dergi tanıtılmayı hak eder. Zira bir ay boyunca allanıp pullanan ve bir gelin gibi süslenen gelin gibidir dergiler. Her ay yeniden görücüye çıkarlar bıkmadan usanmadan. Beğenilmek, övülmek, takdir edilmek isterler. Bunu yapmıyoruz, gazeteler ihmalkâr! Dergiler büyük zahmetlerin, uzun emeklerin, derin çilelerin ardından günışığına çıkıyor. Çoğu zaman sessiz karşılanıyor gelişleri. Ama tutunamayıp kapandıklarında da ağıt yakmayı, mersiye yazmayı seviyoruz, garip! Lakin onlar azimlerinden, aşklarından, şevklerinden hiçbir şey kaybetmiyor. Kollar yeniden sıvanıyor ve yeni sayının hazırlığı başlıyor. Her dergi bir şaheser, her dergici bir kahraman!

Bâbıâli’de dergilere en çok sahip çıkanlardan olduğum söylenir. Ama görevimi yaptığıma asla inanmıyorum. Çalışma masamın sağında, solunda önünde ve ardında öbek öbek dergiler bekleşir durur. Âdeta “Benden de bahset, sakın beni unutma!” der gibiler. Belki inanmayacaksınız ama vicdan azabı çekiyorum, onlar bana mahzun gözlerle baktıkça. Hele yeni dergiler! Onları duyurmamak günah, tanıtmamak vebal. Okuyucuya başka nasıl ulaşacaklar?

Açık Deniz’in çıkacağını önce internette duydum. Sonra Bâbıâli’nin ‘şevk ummanı’ Haluk İmamoğlu abimiz bahsetti. Bir dost ile Hasan Kondu’ya uğramıştık. Yeni çıkan birkaç sayısını vermişti. Düzenli gelmeye başladı ve artık ben bir Açık Deniz okuyucusuyum. Kapakları çarpıyor sizi hemen. Açık tonda, ferah. Zaten ismiyle müsemma olmak zorunda. İlk yedi sayının kapakları, unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz, haksızlıkta bulunduğumuz can dostlarımıza ayrılmış. Martılar, uğurböcekleri, serçeler, papağanlar, kediler, atlar, keçiler… Galiba kapaklar ‘kâinat güzelleri’yle sürüp gidecek hep, ne âlâ!

Usulden, âdettendir. Yeni çıkan dergilerin künyesine merak ile bakılır. Kim bu yeni fedakârlar? Hangi kültür bekçilerimiz vitrinlere yerleşivermiş? “Kendimizi bu yola adadık?” diyen serdengeçtileri, cengâverleri tanımalı. Merhum Asım Gültekin, boşuna “Dergin mi var, derdin var.” demiyordu. Ama nasıl bir dert, dermanın fevkinde bir ‘mukaddes yük. ’İsimler aşina Cengiz Çelebi Açık Deniz’in sahibi, Metin Karabaşoğlu Genel Yayın Yönetmeni, Ümit Şimşek Yayın Danışmanı. Eh bunlar bana yetiyor. Sıcacık bir güven ve itimat hissi kaplıyor içimi. Demek ki, düşünen ve düşündüren bir ekip var işin başında. Editör ‘hoşamedi’ ile karşılıyor bizi. Selamı, derya-deniz üstüne. Balıkçılar av mevsimine, “Vira Bismillah” diye başlamaz mı? Mihmandarımız da “Bismillah her hayrın başıdır.” dedikten sonra kelam ediyor: “Deniz kelimesi zihnimize ne zaman gelse bir ferahlık kaplar içimizi. Deniz, görene de, hatırlayana da enginlerle beraber dinginlik verir. Açık denizde bundan daha da fazlası vardır. Yeni ufuklara yepyeni keşiflere açılmak anlamına gelir açık denizlere doğru yola çıkmak. Böylesi bir yolculukta özgürlüğün, arayışın umudun, gayretin eseri vardır.” Arife tarif gereksiz! Niyetin esası, maksadın alası, sözün hası burada!

Sayfaları çeviriyorum. Fikrin vüsati, ilmin derinliği göz kamaştırıcı. Hayati meselelere vukufiyetle bakan kalem erbabının ihatalı yaklaşımı dikkat çekiyor. Ele alınan konular mühim, araştırma yazıları derin, kullanılan resimler iyi. Röportajlar kuşatıcı ve kucaklayıcı. Bazıları Açık Deniz’i, daha önce çıkmış dergilere benzetebilir ama ben özgün bir mecmua olarak gördüm. Her dergi uzaklara nida, insanlara muştu, geleceğe sesleniştir. Duyan da olacak bu sadayı, işitmek istemeyen de. Ne gam! En azından bir sayısını alıp okumanızı ve karar vermenizi isterim aziz okuyucu. Bir fikir sofrasına, bir sanat ve irfan şölenine davet edildiğinizi göreceksiniz. Hayırlı ve uğurlu olmasını dilediğim Açık Deniz’in yolu ve bahtı açık olsun. Dergiye emek verenlerin, alın teri akıtanların, göz nuru dökenlerin ömrüne bin bereket! Rahmetli şairimizin mısralarıyla başlamıştık, yine aynı muhteşem şiirin son mısralarıyla yazımıza nihayet verelim: “Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü. / Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz! / Duydum ki ruhumuzla bu gurbette sendeniz. / Dindirmez anladım bunu hiçbir güzel kıyı; / Bir bitmiyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.”