Acı bir durum
Çocuk edebiyatının öncü
isimlerinden, şiirleriyle bizlere öncülük eden Şair Mevlana İdris ebedi âleme
göç etti. Vefatından bir hafta önce kardeşi Salih Zengin beyi arayıp durumunu
öğrenmiştim. Bir ameliyat olacaktı. Sonrasında Mevlana İdris ağabeyimiz için
dua talep ediyoruz, demişti. Dualarda buluştuk, günlerce dua ettik. Bir sabah uyandığımızda
kötü haberi almıştık. Mevlana İdris vefat etmişti.
Mevlana İdris’in kardeşi Salih Zengin bir gün
önce yoğun bakımda görüştüğünü, yavaş yavaş uyandırıldığını söylemişti. Hepimiz
heyecanlanmıştık. Ne diyelim, kader bu. Sevgili, en sevgili, ey sevgili,
Mevlana İdris’i bizden daha çok sevmiş, onu yanına almıştı. Öte dünya, şiir
yazanlar için bu kadar özlemle anılmamıştı. Mevlana İdris’in muhabbetinden uzak
olanlar, gayrı kalanlar şimdi öte dünya muştusuna meftun olmuşlar.
Mevlana İdris’in merhum amcası Bahri Zengin ve
arkadaşlarının çıkardığı “Mavera” dergisini hatırladım. Öte yaka demek mavera… Bu
yakadan öte yakaya geçti üstadımız. Yahya Kemal’in “Birçok gidenin her biri
memnun ki yerinden / Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.” Mısralarıyla
Mevlana İdris üstadımızı öte âleme sırlıyoruz. Nitekim kardeşi Salih Zengin de bize
son haberi verdiğinde “Ağabeyimiz Mevlana İdris’i sırladık. Rabbim, onu
cennetteki çocuklarla ve meleklerle karşılasın,” demişti.
Geçtiğimiz yıl Andırın Postası ve
onun yine erken yaşta hicret eden ağabeyi M. Ali Zengin’in edebî faaliyetlerini
konuşmak için aramıştım. Bir iki defa aradım, ulaşamadım. Sonra unuttum, arayamadım,
araya başka yazılar girdi. Amacım taşradan çıkıp İstanbul ve Ankara’yı sallayan
dergilerden bahsetmekti. Mevlana İdris’in ağabeyi merhum M. Ali Zengin şiirlerinde
“Nedim Ali” mahlasını kullanırmış. Merhum M. Ali Zengin’in mahlasına dair bir
malumatım yok ama Mevlana İdris’in mahlasına dair söyleyeceklerim var. Yazar
dostum Halit Yıldırım’ın bildirdiğine göre Mevlana İdris, lise yıllarında Mevlâna
Celaleddin Rumi ile ilgili hazırladığı bir sunumda öğrenciler ve öğretmenler
tarafından çok beğenilir ve kendisine bundan sonra “Mevlâna” diye hitap
edilmeye başlanmış ve bu isim öylece devam etmiş. Bu ismin de hakkını vermiş
aynı zamanda… İsimler çoğalınca Mevlana İdris de soyadını hiç kullanmadı.
Sadece “Mevlana İdris”. Onun çok ilginç bir hatırasını hatırlıyorum. Merhum bir
gün Mevlana Celaleddin Rumi’yi anma günü için Konya’ya gitmişti. Orada şair bir
dost ile tanışıyorlar. Ben, “Mevlana” diyor, Mevlana İdris. Tanıştığı şair arkadaş
da “Ben de Şems”, demişti. Ve ardından başlamıştı koyu bir muhabbet. Kim Şems,
kim Mevlana diye…
Mevlana İdris’in vefatından hemen
sonra onu en iyi tanıyan yakın dostu, Çocuk Vakfı başkanı Mustafa Ruhi Şirin
üstadımızı aramıştım. Aramızda en çok üzülen o olmuştu. Mevlana İdris’in ailesi,
bir aile ferdini kaybetmenin hüznü içindeydi. Mustafa Ruhi Şirin ise çocuklar
için bir edebiyat abidesinin kaybına üzülüyordu. Mustafa Ruhi şirin üstadımız çok
üzgündü. Üzgün üzgün şu sohbeti yaptık onunla.. Mevlana İdris için dünya ile
barışık bir sanatkâr değil, diyordu. Dünyayla dalgasını geçmeyi bildi ve hep
çocukların safında yer aldı. Dünyanın bütün çocuklarından yana taraf olmak için
duruşunu hiç bozmadı. Mevlana İdris, yerel bir çocuk edebiyatı yazarı olmadığı
gibi bir dönem edebiyatçısı da değildi. Mevlana İdris, doğmuş ve doğacak
çocuklar için bir edebiyat yapıyordu. O, şimdi okunacak bir yazar olduğu için
gelecek zamanlarda da okunacaktır. Onun eserleri çocuklara terbiye-eğitim
verecek yetişkinlerce de okunmalı, okunmalı ki dünyaya bir esenlik bildirisi
sunmalı, demişti…
Mustafa Ruhi Şirin üstadımızın
merhum Mevlana İdris ağabeyimiz için söylediği bu veciz sözlerinden sonra
içimden şunu söylemek geldi. Mevlana İdris, İstanbul Hukuk fakültesini bitirip
bu dünyanın çocuklarıyla iyi bir hukuk oluşturmak amacındaydı.
Ülkemizin ve dünyanın bütün
çocuklarının ve ailesinin ve çocuk ruhlu dostlarımızın başı sağolsun.