Absürt komedi
“Bir Aslan miyav dedi. Minik fare kükredi. Fareden korktu kedi. Kedi pırrr uçuverdi”. Büyük usta Kayahan’ın bu şarkısını, hemen hatırladınız değil mi? Nasıl unutulur ki…! 80 kuşağı çocuklarının, en sevdikleri arasındaydı. Eğlenceli ve tempolu makamı bir yana, sözlerindeki imkânsızlık, yediden yetmişe herkesin yüzünde tatlı bir tebessüme dönüşmüştü. Öyle ya! Aslan hiç miyav der miydi? Kedinin uçtuğu, nerde görülmüştü? Absürt komedyanın, şarkı versiyonu bu demekti ne de olsa. Tıpkı merhum Barış Manço’nun “ACİHDA BAĞA VİR” şarkısında olduğu gibi. Keza 70’li kuşağın diline pelesenk olan; “CANI KAYMAK İSTEYEN CEBİNDE MANDA TAŞIR” dizelerinin, hala gülmek için yeterli bir potansiyel barındırdığı tartışılmaz. “KAYMAK-MANDA-CEP”; bunun üzerine daha ne söylenebilir ki…
Bu satırları okurken, “acaba nereye bağlayacak” diye düşündüğünüzü gayet iyi biliyorum. O halde sizi daha fazla meraklandırmayayım. Anlayacağınız üzere bariz mantık hatalarının işlendiği konular, insanı gülmeye sevk eden en geçerli tarzlar arasında yer alır. Bu tarzlarla hayatın her alanında karşılaşmak ise, günümüz oldukça elverişli bir hale bürünmüştür. Öyle ki geçenlerde Yunanistan ve Fransa Başkanlarının, cüsselerine bakmadan Türkiye’ye parmak sallamalarının, yukarıdaki “MİNİK FARE KÜKREDİ” dizelerinin verdiği manadan ne farkı olabilir ki?
Tabi ülkesinin su kaynaklarını çarçur eden, Sanafir ve Tiran Adalarını Suud’a peşkeş çeken, deniz yetki alanlarını Güney Kıbrıs’a bırakan ve Sina yarımadasını DEAŞ’a terk eden bir BAŞARISIZLIK DEHASI Sisi’nin, şimdilerde çözüm için Libya’yı kafaya takmasını da bu minvalde düşünebiliriz. Peki, bu kadar mı? Olur mu hiç! Geçenlerde belli mihrakların ortaya attığı “seçimlerde Erdoğan kaybedecek” iddiası, daha ne güne duruyor Allah aşkına. Zira sözde kaybedeceğine inandıkları Erdoğan’ı, sokağı işret ederek devirme senaryoları yapmaları, “BU NE PERHİZ, NE LAHANA TURŞUSU” değimine rahmet okutur cinsten.
***
Boş bir hevesten ibaret
Bakmayın “ti” ye aldığıma. Yukarıdaki konuların önemi muhakkakta olsa, kurgulayıcıları açısından boş bir hevesten öte bir şey de değil. Fakat bu kadar hengâme içerisinde, Amerika ve Fransızların 25 sözde partiyi, geçenlerde Kürt Ulusal Birliği (PYNK) adıyla PKK çatısı altında birleştirmesini gözden kaçırmamak elzem. Kaldı ki bunun Suriye’deki Kürt gruplarla sınırlı tutulmayıp; Irak, Türkiye ve İran’daki Kürt grupların da ortak hareketini planlaması, orta vadede tehlikeli bir oyunu ihtiva ediyor. Mesut Barzani’ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) bu oluşuma destek vermesi ise kısa vadede, PKK/PYD’yi meşru göstermeye kadar gidebilecek hain bir planı gözler önüne seriyor.
İşte bu noktadan, bir projeksiyon yakarsak eğer; ilk önce söz konusu oluşumun Amerika, Fransa, İsrail… gibi ülkelerce tanınacağı kulağa hiçte ütopik gelmemelidir. Rusya’da elbette aynı istikamette ilerleyecektir. Ama Libya yüzünden, bunu Türkiye ile bir pazarlık meselesi haline getirmesi işten bile sayılmaz. Ardından Türkiye’yi Suriye’nin kuzeyinden çekilmeye zorlamaları ve sonrasında, uluslararası arenada ‘Kürt Konseyi’ adına, PKK’yı masaya oturtmalarına da şaşırmamak gerekir. Planın son aşaması ise malum… Kısaca Barzanileri razı ederek, Suriye’deki PKK/PYD denetimlerindeki yerlerle Irak Kürdistan Bölgesi’ni birleştirmek ve başarabilirlerse çevreden toprak kopartmak…
Lakin Türkiye’nin komşu bir ülkede, federal bir devlet kurulmasına müsaade etmeyeceği net…. Aksini iddia eden varsa Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarını hatırlatmakta, bir kez daha yarar vardır. Peki, Barzaniler mi…? Ne diyelim! Sn. Mevlüt Çavuşoğlu’nun “ADI NE OLURSA OLSUN YPG-PKK İLE BİRLİKTE OLAN, BİZİM İÇİN YPG VE PKK’DAN FARKI YOKTUR VE MEŞRU BİR HEDEFTİR” sözlerinden sonra, sanırım işin ciddiyetini kavramışlardır. Zira Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonları, özetle budur. Şayet yine de Barzaniler aynı yolda ilerlerse, ANKARA-BAĞDAT YAKIN İŞBİRLİĞİNİN, çok ta uzak olmayan bir gelecekte Barzanilerin sonunu hazırlayacağı kuvvetle muhtemel görülüyor. Tıpkı Türkiye’nin Arap ve Kürt aşiretlerle görüşüp, bölgede ABD ve Rusya’nın oyunlarını bozması gerektiği gibi... Keza Sn. Cumhurbaşkanımızın; “Hayatın her alanında Türkiye parlayan bir yıldız olarak öne çıkıyor. Daha önce 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası yapılan hataları tekrarlamayacak”... açıklamasını, birazda böyle okumakta yarar var.