Dolar (USD)
35.00
Euro (EUR)
36.55
Gram Altın
2944.95
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Aralık 2016

AB'nin demokrasisi ve finansal tufan!

Babil kulesini andıran binasıyla, Tanrıya kafa tutan o kudretli görüntüsüyle kendilerini yeni Roma'nın öncüsü kabul ediyorlar. ABD 1 Dolar'ına, AB ise 2 Euro'suna işledi bu gerçeği. Paralarının üzerine Babil fahişesini koydular. Bu Bağdat'a, Babil'e (Eski Ahit'te kargaşa anlamına gelir) doğru yapılacak yolculuğun küçük bir işaretidir. Türkiye, bu sisteme girmek için 53 yıl diz çöktü, itaatkar bir öğrenci gibi önüne konulan ev ödevlerini eksiksiz yerine getirdi. Asla birliğe karşı olmadı ancak birlik, oldum olası Türkiye'ye karşı oldu. Bilhassa İslam dünyasına olan nefretini asla gizlemedi. İslam coğrafyası söz konusu olduğunda asla samimi olmadı. Eğer içerideki liberaller Müslümanları dönüştürebilselerdi belki bir şans verilebilirdi. Bu hakikati bundan bir kaç ay kadar evvel Cumhurbaşkanı Erdoğan şu sözleriyle dile getirdi. ''Siz bizi halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olduğu için AB'ye kabul etmiyorsunuz!'' Türkiye'nin ulusal egemenlik haklarını istediler ancak Erdoğan bunu kabul etmedi.

Küresel sistemin, küresel finans oligarşisinin olağanüstü güç/sermaye sahibi olduğu, silah ve para üzerinden 200 yıldır dünyayı kaosa doğru sürükledikleri bir gerçektir. Bugün verilen bu savaşın tam ortasındayız. Dünyayı önce ekonomik Armageddon sonra siyasi Armageddon arkasından nükleer biyolojik ve kimyasal silahların kullanıldığı nihai kanlı Armageddon'a doğru sürüklemeye azmetmiş azgın bir çetenin varlığı ile karşı karşıyayız. Türkiye'nin bir kesim uşak ruhlu insanları önceleri bu gerçeği görmezden geldi. Kimisi palavra kimisi paranoya dedi. Ancak gerçek inkar edilemeyecek kadar çıplaktı ve her şey gözlerimizin önünde cereyan etti/ediyor.

Bosna'da yüzbinlerce masum insan katledilirken, kadınlar tecavüze uğrarken Avrupa sadece seyretmekle yetinmedi aralarında İtalya, Fransa, Hollanda, Almanya İngiltere'nin de bulunduğu 23 ülke Sırbistan'a yardım etti. Filistin'de 50 yıldır çocuk öldüren İsrail'e karşı tek bir adım atmadılar. Irak'ta, Afganistan'da, Afrika'da, Suriye'de, bugünlerde Halep'te ve dünyanın birçok bölgesinde sivil masum Müslüman kanı akarken sessiz kaldılar. Mülteci çocuklar Akdeniz sahillerinde can verirken AB'nin demokrasisi hiçbir şey yapmadı. Bir yılda 10 bin mülteci çocuğunun kaçırıldığı AB ülkelerinde batı demokrasisi hala ketum! Charlie Hebdo saldırısının ardından liderlerin kol kola terörü lanetlediği AB'nin tam göbeğinde Türkiye'yi kana bulayan PKK'nın çadırlarından hala davul zurna sesi eksik olmuyor. Avrupa Parlamentosu'nun hemen yanı başında PKK, demokrasi gereği serbestçe faaliyet yürütüyor!

Ankara'da 100'den fazla masum sivil insanı katleden bir teröristin taziyesine katılmak, dokunulmazlık zırhı altında kendi aracının bagajında PKK terör örgütüne silah ve mühimmat taşımak, bir gecede 50 masum insanı ve bir çocuğun parçalanarak katledilmesine neden olmak AB'ye göre hep demokrasinin bir gereği! 15 Temmuz'da TBMM'ni bombalayan, halkın üzerine ateş açan ve 248 vatandaşımızı şehit eden, ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına suikastla öldürmeyi planlayan FETÖ adlı terör örgütüne dönük tek bir kınama yapmayan ve onu hala "hizmet hareketi" olarak gören AB'nin demokrasisi ve vicdanı! Ulusal güvenliği tehdit eden bir ajanı özgürlük savunucusu olarak pazarlayan Mısır'da darbe yaparak binlerce insanı öldüren, işkenceden geçiren zalim Sisi'yi kırmızı halılarla karşılayan bir AB demokrasisi! Avrupa'da yaşayan Müslümanların çocuklarını zorla ellerinden alarak Hristiyanlaştıran ve domuz eti yediren AB değerleri!

AB'ye üye ülkeler İrlanda, İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan'da yaşanan ekonomik krizler ve yaşanan sefaletu2026 Claude Juncker gibi artık kendileri de itiraf ediyor; Avrupa yüksek işsizlikten, mültecileri entegre etmeye kadar çözülmemiş çok sayıda sorunlardan bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalardan, kavgalardan ve çekişmelerden yorulmuş vaziyette. İtalya da birlikten çıkmaya hazırlanıyor. Yapılan bir araştırmaya göre on Fransız'dan dokuzu ülkesinin kötü yönetildiğini düşünüyor. Velhasılıkelam AB'de yaklaşık 510 milyon insan refah ve huzur içinde yaşamıyor. Bu bir başarı hikayesi falan değildir. Bu bir zulüm hikayesidir. Bu sömürgeci, İslamafobik bir yapılanmadır. Bu bir gün çökmesi için kurulmuş büyük bir projedir.

Bu düşünce ancak 500 yıl Kudüs'te farklı dinlerden ve mezheplerden insanları barış içinde yaşatan bir düzeni idrak edemeyen, 600 yıl dünyayı adaletle yöneten bir sistemi çözemeyen, tarihi ve kültürel kodlarından habersiz bir kafanın ürünü olabilir.

Eğer Türkiye, küresel sistemin yörüngesinde, esaret altında yönetilmeyi kabul etmiş olsaydı batının parmakla örnek göstereceği bir ülke olacaktı. O yüzden Türkiye pozitif(!) gündeme dönmesi gerekir diyorlar! Ellerinden gelse ülkeyi bir günde teslim edecekler. Lakin Erdoğan içerideki zayıf karakterli, dirençsiz, korkak, itaatkar kesimin tüm çabalarına rağmen zor olanı seçti. Ayakları yere sağlam basan, bağımsız bir ülke olmayı tercih etti. Bu bakımdan alternatif yol arayışlarına giriyor. Dolar merkezli küresel çapta bir krizin, finansal tufanın tam merkezindeyken, "dolar bozdur" şeklinde üretilen algı operasyonlarıyla zihinlerin allak bullak edildiği şöyle bir zamanda evet, işimiz zor, yükümüz ağır. Ancak istikametimiz doğru. Küresel sistemin tüm tuzaklarını dünyaya deşifre ettik. Peşimizi bırakmayacaklar. Böyle bir zamanda yeise kapılmadan, hedef saptırmadan içeride olabildiğince güçlenmenin, kenetlenmenin, bir ve diri olmanın yollarını aramalıyız.