Abid adam ve İblis
Uzun, çok uzun yıllar önce birbirine yakın köylerin birinde abid ve
zahid bir adam yaşıyordu. Adı anıldığında herkesin hayırla yad ettiği bu adam
köylülerin bir anlaşmazlığı olduğunda “adil
karar veriyor” diye hakem kabul ediliyordu.
Bu abid adam odunculuk yaparak ailesini geçindiriyor, sair
zamanlarda da köyün gençleri ve kimsesizleri ile ilgileniyordu.
Abid şahsın yaşadığı köyün komşu köylerin birinde insanlar “kutsal” diye kabul ettikleri bir ağaca
tapıyorlardı. Abid adam bu köylüleri ağaca tapmaktan caydırmak için çok kere uyarsa
da bu köyün sakinleri, “Bu ağaç mübarek
bir ağaçtır. Dedelerimizden de böyle duymuştuk.” Diyerek o ağaca tapmaya
devam ediyorlardı.
Komşu köylerin ağaca tapmalarına çok üzülen abid adam bir gün yine
ağaç kesmek için dağa doğru yürürken bu köylülerin kutsal dedikleri ağacın
yanına varıyor. O esnada aklına, “Bu ağacı
keseyim de onları Allah’a isyan etmekten kurtarayım.” fikri geliyor.
Abid şahıs kararını verir, ağaca yaklaşır, baltasını çıkarır tam
ağaca vuracakken aniden abidin iki elini tutan suratsız, nursuz, çirkin mi
çirkin bir adam, “Ne yapıyorsun?”
diye bağırır.
Oduncu:
Köylülerin
Tanrı dedikleri bu ağacı kesiyorum, der.
Çirkin şahıs:
Asla bu ağacı
kesmene müsaade etmem, der.
Abid adam, şaşırır:
Neden?
Çirkin adam: benim işim bu,
diye cevap verir.
Abid adam; “Kimsin, neden
bana mani olmayı düşünüyorsun? Hem sen bu köyden de değilsin ki…” der.
Çirkin şahıs hiddetlenerek, “Ben
İblisim, ağacı kesmene izin vermem!” deyince abid adam öfkeyle İblise
saldırır ve onu yere yatırır.
Abid adamın altında kalan şeytan kurtulmak için çare bulamayınca
abid adama; “Bak, yanlış yapıyorsun, sen
beni öldüremezsin çünkü Allah kıyamete kadar yaşamama müsaade etmiş. Gel o
ağacı kesmekten vazgeç, seninle bir anlaşma yapalım.” der.
Abid adam kızar, ”Ey
lanetli! Seninle nasıl anlaşabiliriz? Sen ki Âlemlerin Rabbine isyan ederek
yalan ve hilelerle insanları kandırmayı meslek edinmişsin…” der.
Lanetli İblis sakin bir sesle, “Çok kârlı çıkarsın” der ve devam eder: Bak şimdi, ben her gece yastığının altına bir altın bırakayım sen de
ağacı kesmekten vazgeç. Bol altınların olacak, fakir insanlara yardım ederek
çokça sevap kazanırsın. Hem el ağaca tapıyormuş, günah işliyormuş sana ne?
Üstelik senin bu köylüleri defalarca uyardığını Allah da biliyor. Sen üzerine
düşeni yapmışsın” der.
Abid adam biraz gevşer, sözlerini tekrarlayan İblis adamın
dikkatini altınlara çeker. Abid adam, “Doğru
ya, bu altınlarla fakir-fukaraya yardım da ederim” diye düşünür.
Şeytan başarmıştır, abid adam şeytanı bırakır. Şeytan abid adamla
her gece bir altın karşılığında anlaşır ve ayrılırlar.
Abid adam ağacı kesmekten vazgeçip evine döner. Gece ibadetinden
sonra tekrar uyur, sabah namazına uyandığında yastığının altına bakar ve
iblisin bıraktığı altını görüp memnun olur. İkinci gün de iblis altını yastığın
altına bırakır ancak üçüncü gün yastığın altına bakar fakat altın yok, “belki unutmuştur” deyip bekler abid adam
ancak sonraki gün de yastığın altında altını göremeyince öfkeli bir şekilde
baltasını aldığı gibi dağdaki o ağacı kesmek için yola koyulur.
Adam ağacın yanına varınca ne görsün? Karşıda İblis sırıtıyor mu?
Abid adam ağacın yanında şeytanı görünce daha da sinirlenir, “Seni gidi yalancı sahtekâr seni, kandırıyorsun
öyle mi? Ağacı keseyim de gör!” diyerek önce şeytanın üzerine yürüdü.
Fakat bu sefer evvelkinin tam aksine şeytan adamı tuttuğu gibi
yere yatırır ve dizlerini abid adamın göğsünün üstüne koyar. Abid adam
şaşırmış, bu nece iştir, bu ne haldir, der gibi şeytanın yüzüne baka kalır.
Altında çaresiz yatan abide bakarak sırıtır şeytan ve parmaklarıyla abid adamın
burnuna vura vura, “Şaşırdın değil mi?
Tabi, neden bana yenildiğini merak ediyorsun, anlatayım: Geçen geldiğinde sen
sadece Allah rızası için ağacı kesmeye gelmiştin. Seni değil ben, dünyadaki
bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik. Ama sen mala, altına yenik
düştün. Şimdi ise artık sen Allah rızası için değil, sana altın vermediğim için
ağacı kesmek istiyorsun. Bu yüzden bana yenildin. Artık asla ağacı kesmene
müsaade etmeyeceğim…” der.