Abdullah Gül, Ali Babacan, Meral Akşener ve Çatı Adaylığı meselesi!..
Deva Partisi Genel
Başkanı Ali Babacan’ın, CHP yandaşı Halk TV’deki “itiraflarını” izlediniz.
“2018’deki
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Abdullah Gül’ün adaylık süreci”ne ilişkin suale "2018'de bir ortak adaylık
teşebbüsü vardı olmadı. Ülke 5 yıl kaybetti." diyerek
karşılık veren Babacan’a, “O dönemde bu
işin içinde olup olmadığı” da sorulunca “Tam göbeğindeydim! Abdullah
Gül’e teklif yapıldığında masadaydım!” “itirafı”
geldi.
Evet, bu bir “itiraf”.
Malûm;
Cumhurbaşkanlığı seçimi Haziran 2018’de yapıldı.
Ali Babacan, Ak Parti’den Temmuz 2019’da istifa
etti.
Yani, Ali Babacan, “resmen” AK Partili iken, Abdullah
Gül’ün çatı adaylığı için CHP ve diğerleri ile masaya oturduğunu, hatta bu
işin “tam göbeğinde” yer aldığını “itiraf” etmiş oldu Halk TV’de.
*
Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için “muhalif unsurlarla” işbirliği
yaptığında “resmen” AK Partili
olmasaydı, “itiraf” kelimesini
kullanmazdım.
Her muhalif, iktidardakini “seçim yoluyla” devirmeye teşebbüs hakkına sahiptir.
Muhalefete “iktidarı
seçim yoluyla devirmeye çalıştığı” için yüklenmek tuhaf bir tutumdur.
Bugün bir partide politika yaparsınız, yarın bazı
noktalarda anlaşamazsınız, parti içinde mücadele edersiniz...
Baktınız olmuyor; istifanızı verir, milletin
karşısına çıkar, derdinizi anlatır, oy istersiniz…
Bu olabilir.
Lâkin, siz, Ak Partili olduğunuz dönemde, “Liderinizi”devirmek için “arka plân çalışmalarına” katılırsanız,
üstelik bu çalışmaların “göbeğinde”
yer alırsanız, buna, amiyane tabirle “kelek atmak” derler!..
Halk TV’deki sözlere de “itiraf.”
Yapılan “kanuna” uygundur ama “hukuka” uygun değildir.
“Kanun” ile “hukuk” arasındaki farkı da, Ali Babacan mutlaka bilir.
*
Deva Partisi Genel Başkanı, ne kadar “tev’il etmeye” çalışırsa çalışsın, yaptığının
kültürümüzdeki yeri bellidir.
Arkadan “iş
çevirmek” doğru bir tavır değildir.
Çıkarsınız karşısına, söyleyeceklerinizi söyler ve
istifanızı basarsınız.
Ondan sonra da, çalışmaların göbeğinde mi, kenarında
mı, neresinde yer alacaksanız alırsınız.
Yoksa…
Böyle olmaz!..
Bugüne kadar
bana yanlış yapanlarla “menfaat
işbirliğine” giren çok sayıda “muhafazaKÂR”
tanıdım.
Hepsini de kalbimden çıkartıp attım!..
İLETİŞİM
KAZASI DEĞİL, MERAL AKŞENER’E MESAJ!
Görmüşsünüzdür
herhalde;
Ali Babacan, “Ak Partili olduğu dönemde Abdullah
Gül’ün çatı adaylığı için CHP’lilerle ve diğerleriyle birlikte hareket
ettiğini” söylerken, “sorgucu”lardan İsmail Saymaz’ın bir
keyiflenişi, bir “peşin satan”
duruşu vardı ki, “Çok iyi, çok iyi,
sırlarınızı döktünüz ortaya!” cümlesine eşlik eden…
Eminim, çoğu Deva Partili de gıcık olmuştur bu
manzaraya!
Efendim, buraları geçelim, esasa gelelim:
Ali Babacan’ın, Abdullah Gül’ün çatı adaylığı
meselesine, AK Parti’de “resmi olarak” siyaset yaptığı dönemde “göbekten”
daldığını itiraf etmesini bir “iletişim kazası” olarak değerlendirenleri
gördüm.
Yok öyle değil.
Halk TV özel olarak seçilmiş bir yer, CHP ile HDP’ye ve özellikle de “İyi Parti”ye mesaj vermek için uygun
platform.
Ali Babacan, “O
zaman, Abdullah Gül çatı adayı yapılsaydı, seçimi alır ve Erdoğan’ı indirmiş
olurduk!” yollu sözleriyle mesajını göndermiş oldu…
Mealen;
“O
gün bu fırsatı kaçırdınız, bugün aynı ‘hata’yı yapmayın. Bari bu sefer fırsatı
kaçırmayın. Abdullah Gül olmadı, beni çatı adayı yapın!”
*
Hatırlarsınız:
Bazı yazılarımda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklındaki
“çatı adayı”nın ne Ekrem İmamoğlu, ne Mansur yavaş, ne Meral Akşener, ne de
kendisi olduğunu iddiayla ifade etmiştim.
Kılıçdaroğlu, kendisinin “adaylığına” ilişkin sorulara, bugüne kadar hep “kaçamak”
cevaplar verdi.
Muharrem İnce’yi seçilme şansı olmadığı
için aday olarak öne sürdüğünü, böylece onun silinip gitmesini arzu ettiğini süreç
gösterdi.
Muharrem İnce’nin söyledikleri gözler önüne serdi.
Hiçbir parti genel başkanı, başında bulunduğu
yapının kendisini aşacak bir isim çıkartmasını arzu etmez.
Bu politikanın tabiatına aykırıdır.
Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül’ün çatı adaylığı işini
halledebilseydi, CHP’deki tartışılamaz gücüne zarar vermeden, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı devirmeyi denemiş olacaktı.
İnatçı ve kararlı bir politikacı olan Kılıçdaroğlu, mümkün
olsa Abdullah Gül’ün çatı adaylığı projesini hayata geçirir.
Bu mümkün olmadığında da, “resmi olarak” Ak Parti’de
siyaset yaptığı dönemde bile “Abdullah Gül” için “perde
gerisinden” iş görmeye çalışan Ali
Babacan’ı öne çıkartır.
Buna, iyice köşeye sıkışmış durumdaki HDP dünden
razı olur.
Mesele “diğerlerini”
ayarlamaya gelir.
Bu noktada da, “dış
destekler” filan devreye girer, olur mu olur.
Hele hele, Ak Parti’nin hemen her meselede kendi
ayağına sıktığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bütün seçimlerde destekleyen tabanı “küstürmek” için adeta elinden geleni yaptığı bu süreçte,
“çatı adayı” Ali Babacan’ın “şansı olmaz” diyemiyoruz.
Ekonomideki “hane
halkına” yansıyan sıkıntılar ve Ak Parti’deki “tabanı şaşırtan” bu
dağınıklık hali devam ederse, Abdullah
Gül ile başaramadığını, Ali Babacan ile başarabilir Kemal Kılıçdaroğlu.
Aslında, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da “çatı adayı” olduklarında iddialı hale
gelirler ama…
Dedim ya, dışarıdan çok büyük tazyik gelmezse, bu
iki isimden birine yol vermez Kemal Kılıçdaroğlu.
Kendisi de, Cumhurbaşkanı adayı olduğu takdirde CHP
Genel Başkanlığı’nı da kaybedeceğini bildiğinden “kolay kolay” bu işe girmez.
Bence, en güçlü “Çatı Aday Adayı” Ali Babacan.
Burada iş, büyük ölçüde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e kalır.
Akşener, bir televizyon kanalının “Sayın Abdullah
Gül’ün çatı adayı olmasını niçin istemediniz” şeklindeki sorusuna “Ne haddime Gül'ün aday olmasını
istememek, engellemek. Çatı aday fikrinin doğru olmadığını kurulurken
söylemiştik” diyerek karşılık vermişti.
Abdullah Gül’le şahsi probleminin
olmadığını söylese de, sonuç olarak o adaylığı engelleyen Meral Akşener olmuştu.
Ali Babacan’ın, “O günlerde Abdullah Gül’ü çatı adayı yapsaydık, Erdoğan’ı çoktan
devirmiş olurduk!” yollu siteminin ilk adresi de Meral Akşener oluyor bu
durumda.
“Kendinizin ya da benden başkasının adaylığı için uğraşmayın. Abdullah Gül ile olmayanı ben yaparım!” mânâsında.