Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2972.26
BIST 100
9732.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Ocak 2018

ABD'nin savaş lobisi ve Afrin

Olup biteni iyi anlamak, vaktinde iyi okumak, hatta vaktinden önce okumak gerek. Bizim gibi sıradan, taşradan gelen, geçmişinde devlet bürokrasisi geleneği bulunmayanlar hem devlet işleyişi, hem dünya işleyişini ancak tecrübe kazandığımız oranda anlayabiliyoruz.

Onun içindir ki köylü şehirli elitlere, taşralılar devlet büyükleri dediklerimize, devlet bürokrasinde ki diplomatlara, aynı şekilde askeri bürokrasiye hep farklı bakardı. O nedenle oluşturulan bu yönetim oligarşisi, siyasal oligarşi, kültürel ve sosyal oligarşi toplumsal kaleleri karşımıza çıkardı bugüne kadar. Dikkat edilirse daha düne kadar toplum katmanları hep kendilerinden birilerini üstün, birilerini de hep altta görmüştür.

İtiraf etmekte mahsur görmüyorum. Aynı algı yönetiminin etkilerinde biz de kaldık. Ondandır bazı olayları gözümüzün önünde cereyan etmesine rağmen o dönemde doğru yorumlayamayışımız. Geri dönüp baktığımızda bugün ancak okuyabiliyoruz. Fakat tecrübeler ışığında bugün daha farklı ve daha doğru bakma imkanımız var.

Bu kadar girizgahı neden yapıyorum? Türkiye Afrin'e bir hareket düzenliyor. Haftası bugün. Afrin harekatı öncesi Türkiye çok ciddi bir siyasal ve toplumsal kargaşaya sürükleniyordu. Milletin geneli bunun farkında değildi. Bu sütunlarda da ve birçok köşe yazarının satırlarında da yeni bir darbe girişimi hazırlıkları gündeme geldi. ABD'nin çok sayıda SKT' ya, kanaat önderi, dini-milli geçinen yapılara, siyasi kuruluşlara, farklı isimler altında fonlamalar yaptıkları iddiaları da vardı. Tarihlerde veriliyordu. Mart-Nisan ayları gibi.

Şu unutulmasın. Savaş tek taraflı değildir. Savaş denildiğinde bizim aklımıza cephe savaşı gelir. Tıpkı şu an Afrin'de başladığımız mücadele gibi. Ama sadece o değildir. Savaş denildiğinde kimsenin aklına, edebiyat, kültürel, dini, sosyal, ekonomik, bilimsel mücadele gelmez. Oysaki bugün anladığımız manadaki silahlı mücadele saydıklarımız ve saymadığımız diğer alanlardaki mücadelenin çözülememiş halidir.

Onun için yaşadığımız olayları, girdiğimiz mücadeleleri, üzerimizde oynan oyunları iyi okumamız lazımdır.

Afrin harekatı sonrası toplumsal destek son yılların en yüksek düzeyine ulaştı. Bütün siyasal yelpaze ve bütün sosyal katmanlar bu harekata destek oluyor. Buna rağmen 170 adet sözde aydın, kanaat önderi, akademisyen, sanatçının Afrin harekatına yönelik imzalarını nasıl okuyacağız. Düz olarak okuduğunuzda yanlışa düşeriz. Bu imzaların önemli bir bölümü akademisyenler bildirgesinin birinci ve ikincisinde de bulunuyor.

Başka bir açıdan bakıldığında ABD'nin FETÖ destekli ikinci darbe hazırlığında imzası bulunan kesimlerin nasıl bir rol oynayacağını kim biliyor? Bugün Afrin harekatı olmasaydı imzası bulunanların temsil ettiği kesimler tekrar denenecek darbe girişiminde hangi noktada olurdu? Hepsinden önemlisi darbe girişimi başarılı olsaydı imzası bulunanların konumu ne olurdu?

Ben bu kadar toplumsal bütünlüğün sağlandığı bir ortamda 170 aydın geçinen, akademisyen, kanaat önderi, cemaat, tarikat temsilcisinin Afrin harekatına karşı imza koymasının arkasındaki gerçeğin çözülmesi taraftarıyım. Geçiştirilecek bir konu olarak görmüyorum. Bu fikrim imza koyanların gözaltına alınması, hapse atılması şeklinde algılanması manasında değildir. Tam aksine hiçbir şekilde bir araya gelemeyecek, birbirini tanımayan 170 kişiye ortak bir metne imza attırabilen gücün peşine düşülmesi taraftarıyım. İmza atanlarında tekrar 'niye imza' attıklarını düşünmeleri gerekir. Tıpkı hendek olaylarında imza atan akademisyenler gibi.

Şu an Türkiye'de toplumsal dinamikleri harekete geçirmek için kullanılan ABD, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, İtalya, Rusya, Çin ve akla hayale gelmeyecek ülkelerin fonları bulunuyor. Uygun buldukları STK ve kanaat önderlerini rahatlıkla fonlayabilmektedirler.

Birinci Körfez Savaşı öncesi ABD'nin medya desteği ve toplumsal destek oluşturmak için o dönemin aklınıza gelmeyecek bütün yazarlarını nasıl fonladığını duymuştum. O nedenle hangi yazarın ne kadar değeri vardır onu da görme imkanım olmuştu. Bu bilgileri de hatırlar mı bilmiyorum. Görüş ve düşüncelerinden çok istifade ettiğim Prof Dr. Hasan Köni hocamızın ağzından duymuştum. İşte ABD'nin geçmişteki bu uygulamasından yola çıkarak bütün toplumsal ittifaka rağmen Afrin harekatına karşı çıkan STK temsilcileri ve akademisyenler ile kanaat önderlerinin imzalarını nasıl okuyacağız? Size bırakıyorum.

Kısacası ABD Türkiye ile savaşı sadece Afrin'de PKK/PYD' ye silah vermekle değil, içimizde ki sosyal-kültürel, ekonomik, askeri, diplomatik bütün alanlarda sürdürüyor.

Şu unutulmasın eğer bu alanlardaki savaşı kazamayacağını anlarsa tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi açık bir darbe girişiminden çekinmeyecektir.

Kalın sağlıcaklau2026