Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2984.26
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2022

ABD'nin önderliğinde istihbarat savaşları İstiklal Caddesi'nde patladı

İstiklal Caddesinde patlayan bomba tüm halkımızın yüreğinde patladı dersem çok yerinde bir tespit olur. Yıllardır ülkemizde terör eylemi yapamayan PKK/PYD terör örgütleri bu kez İstiklal Caddesinde bir saksının dibinde boy gösterdi.

Böylesi bir ihaneti 15 Temmuz sonrası yerlileşen ve millileşen istihbarat birimlerimize rağmen başarmak son derece düşündürücüdür.

Bu eylemin ardında başta ABD olmak üzere Türkiye karşıtı istihbarat servislerinin imzasının olduğunu şimdi olmasa da önümüzde ki yıllarda bir itirafla öğreneceğiz.

İçişleri Bakanımız Sn. Süleyman Soylu sıcağı sıcağına Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisinin taziye mesajını kabul etmiyoruz demekle esasında sabrımızı taşıran bir eylemin arkasında kimlerin olduğunu gözler önüne seriyordu.

Öyle ya artık yeterdi. Binlerce TIR mühimmat ve silahı Suriye’nin Kuzeyinde sözde DAEŞ ile mücadele ediyorum diye YPG/PKK’ya veren ABD’den başkası değildi. Kuzey Irak’ta Türk müfrezesine çuval geçiren ABD o gün ne mesaj vermek istediyse bugün İstiklal Caddesi patlaması ile aynı mesajı Türkiye’ye vermek istedi.

İçişleri Bakanımızın mesajı aldık ve misli ile karşılık verilecektir, sözleri elbette PKK/YPG’yi kastetmiyordu. Çünkü zaten bu örgütün elebaşlarına ve piyonlarına yönelik operasyonlar hali hazırda sürmekte ve inlerinde yakalanan elebaşları ya etkisiz hale getirilmekte ya da Türk adaletine teslim edilmekteydi.

Patlamadan hemen sonra çok kısa bir sürede onlarca fail ve sempatizanı saklandıkları delikten çıkararak oldukça hızlı bir şekilde olayı çözen Türk emniyet birimlerinin haber alamadan yapılan bu eylem ancak yabancı istihbarat servislerinin desteği ile yapılabilirdi.

Nitekim saldırının faili Ahlam Albashir’in saldırı sonrası Ortadoğu’da tutunamayacağını fark eden ABD’nin yuvalandığı Yunanistan’a kaçırılacak olması bu olayın ardında kimlerin olabileceğine dair bir ipucu veriyor olsa gerek.

Yunanistan’ın göbeğinde yer alan Lavrion Kampı özellikle PKK’lı teröristlerin mekânı olarak kullanılıyor. Yunanistan’ın böylesine bir cüreti kimden ya da kimlerden aldığı malum.

15 Temmuz’dan beri yerel unsurlarla oluşturduğu istihbarat ağı ile terör örgütüne alan bırakmayan Türk İstihbarat birimleri bu kez yabancı istihbarat servisleri ile karşı karşıya geldi. Çok yakında bu istihbarat saldırısının karşılığının verileceğinden hiç şüpheniz olmasın.

Türkiye artık ABD ile müttefik olunmayacağını anlamış ve bunu devlet mekanizması içerisinde benimsemiş durumda. Anlayacağımız 1968 yılı 15 Temmuz’unda İstanbul Boğazına demirleyen 6. Filo o günkü devrimci gençler tarafından protesto edilmiş ve bir kısım ABD askeri denize dökülmüştü.

İşte yıldızımızın hiç barışmadığı ABD ile bu kez yollarımız kalıcı olarak ayrılacağa benziyor. Bölgemizde terör örgütlerini vekâlet savaşçısı maşa olarak kullanan ABD esasında kendisi İngiliz Kraliyet ailesinin maşası olarak dünya jandarmalığına soyunmuş durumda.

ABD 1700’lü yılların sonlarında elde ettiği bağımsızlık öncesi bunu fark eden İngiltere British İndia Company adlı şirketi ile Hindistan üzerinden elde ettiği Afyon ticareti ile zenginleştirdiği bazı aileleri Amerika’ya yerleştirmiş ve o gün bugündür bu aileler üzerinden ABD’yi bir sömürge uydu devleti olarak kullanmaya devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Akdeniz’de donanma gücünü kaybeden İngiltere böylece bölgeyi ABD’ye gönül rahatlığı ile devretmiştir.

Bu yüzdendir ki; ABD’nin girdiği bir bölge yoktur ki kan ve gözyaşı ile tanışmamış olsun. Siz İstiklal Caddesi hain saldırısını düzenleyen Ahlam Albashir’in üzerinde ki NewYork yazısının tesadüf olduğunu düşünebilir misiniz? Elbette bu subliminal bir mesajdan öte bir şey değildir.

Daha ötesi tüm bu istihbarat savaşlarının hedefinde teslim alınmış bir Türkiye olduğunu söylemem gerekiyor. Elbette bunu içimizden birileri olmadan başaramayacaklarının farkında olan bu ihanet şebekesi iç siyasetimize doğrudan tesir edecek argümanları devreye soktu. Muhalefet liderlerinin ABD, İngiltere hattında ziyaretlerinin temelinde Türkiye’nin nasıl teslim alınacağının planları var.

Şimdi anlıyor musunuz birbirine benzemez 7 siyasi parti biri masa altında olmak üzere nasıl bir araya gelebiliyor. Hedef yükselen Türkiye olunca her ideal göz ardı ediliyor.

Ancak şunu endişe etmeden söyleyebilirim;

Su artık yolunu buldu. Ne yaparlarsa yapsınlar göklerden gelen bir karar vardır. Türkiye artık tek başına bir ülke değil. İki milyar Müslümanın yaşadığı ülkeler Türkiyemiz'in gözünün içine bakar durumdalar.

Altmış yıllık otomobil hayaline ulaşan Türkiye Ümmetin dirlik ve birlik hayalini ulaşacak ve yeni yüzyıla Türkiye yüzyılı adını verecektir.

Bizlere düşen Türkiye yüzyılına olumlu katkı sağlamaktır.

Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler…