ABD'nin hırçınlığı ve Türkiye'nin kozları
Uzun süredir dış gelişmelerden uzak iç politikaya kilitlendik. İç politik gelişmeler gerçekten kalemlerimizi esir alıyor.
Son bir ay içinde “Ekonomi-Algı yönetimi ve seçimler”,
“Cumhuriyetin ilanı ve Cumhurbaşkanlığı savaşları”, “Dövizle kimler, nasıl,
neden oynar?”, “Kemal Bey ve Siyasi cinayetler”, “Selçuk Bayraktar’ın adı bütün
oyunları bozar” ve “Tıkanan siyaset ve çıkış yolu” başlıkları ile ağırlıklı iç politik konular ve 2023
seçimlerine yönelik gelişmeleri kaleme aldık. Döviz ve hayat pahalılığı
üzerinden yaşadığımız ekonomik sarsıntı dahi 2023 seçimlerine yönelik
zorlamalar olarak bakmak gerekir. Şu unutulmamalıdır; ülkede olup biten her
şeyden iktidar sorumludur. Yetkisi olsa da olmasa da iktidar sorumluluktan
kaçamaz. Bu bilinerek iktidara talip olunduğuna göre şikâyet etmeye, mazeret
uydurmaya hiçbir hakları yoktur.
Ne yazık ki Türkiye’nin kaderi
önemli seçim dönemlerinde zayıf taraflarının ortaya çıkmasıdır. İşte bu zayıf
taraflarını kollayan dünya emperyalist çıkarcı gruplar ülkeyi masaya oturtup
istediklerini almak için ellerindeki kozları öne sürerler. Bugün öyle bir
dönemdeyiz. Tıpkı 1940’larda olduğu gibi eğitimden- istihbarata,
ekonomiden-savunma sanayine kadar bütün alanlarda ülkenin geleceğine hükmetmek
istedikleri ortada. Ekonomide finans ve döviz kaynaklı çalkantının nedenini
farklı yerde aramaya gerek yok.
Bu noktada iktidarın ekonomik
çalkantıya ne kadar hazırlıklı yakalandığı kaderini belirler. İktidarların dış
güçler ve güç odaklarının saldırısından bahsetme lüksü yoktur. Zaten
iktidarların görevi ülkeyi bu tür saldırılardan korumaktır.
Bugün gelinen noktada iktidarın
yaşanan ekonomik çalkantıdan çıkmak için ve gelecek seçimleri kurtarmak için
dış tavizlere sarılması hem kendine hem ülkeye büyük zarar verir. Tabii tam
tersi muhalefetinde iktidara gelmek için vereceği tavizler Türkiye’nin
geleceğinin yıkımı olur.
Bakın kalemimiz iç politik
gelişmeleri yazmaktan kendini alamıyor. Oysa uzun süredir ihmal ettiğimiz
çevremizde ve dünyadaki gelişmeleri kaleme almak için oturmuştuk yazıya. Bunun
nedeni kuşkusuz iç politik gelişmeler ve dış gelişmelerin birbirinden ayrılmaz
hale gelmesi.
Türkiye uzun süredir ABD ile
soğuk savaş yaşıyor. ABD özellikle 15 Temmuz ile birlikte soğuk savaşı önce
vekâletler savaşına son yıllarda ise ekonomik ambargolar ile birlikte sıcak
savaş hazırlığına doğru kaydırdı. Türkiye’yi Irak ve Suriye kıyılarından Ege
Adaları ve Dedeağaç’a kadar kurduğu üslerle resmen ablukaya aldı.
Özellikle Ege Adaları ve Dedeağaç
bölgesindeki üsleri Lozan’a göre savaş sebebidir. ABD yaptığı şımarıklıktan ne
zaman vazgeçer bilmem. Ama Türkiye’nin bu durumu kabullenmesi kesinlikle
beklenmemelidir. ABD farkında mı bilmiyorum Türkiye’nin uzun süredir beklediği
savaş düzeni içine girdi. Türkiye ABD’nin açık deniz üstünlüğüne karşı koyamaz.
Ama Ege gibi dar deniz manevraları ABD’nin işi değil. Hele Türkiye karşısında.
Dedeağaç’a yaptığı yığınak Türkiye’nin uzun süredir yaşadığı tecrübeler
karşısında çok hızlı şekilde hurda yığınından başka bir işe yaramaz.
ABD 15 Temmuz’da İncirlik
Üssünden vermeye kalktığı darbe dersinin nelere mal olduğunu çok iyi bilmesi
gerekiyor. Aksi halde yeni maliyetlerin altından kalkması imkânsız hale
gelecek. Türkiye’de iktidarlara istediğini yaptırma dönemi bitti.
İktidarın beceriksizliği olarak
görünse de son zamanlarda yaşanan ekonomik çalkantılar Türkiye’de siyasal
yapıyı ABD’nin beklediği ölçüde etkilemeyebilir. Türkiye’ye sermaye girişi için
bekleyen onlarca yatırımcının hesabına bloke koymakla bu işleri uzun süre
engelleyemezsiniz. Hele Türkiye’nin 15 Temmuz’da eline geçirdiği kozları
gösterdiğiniz hırçınlıkla bozma imkânınız ise hiç yok. Tam tersine bu
hırçınlığınız karizmanızın çizilmesine neden olacaktır. Karizmanız bir çizildi
mi gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…