Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ocak 2019

ABD’nin demokrasi anlayışı bu

Türkiye nere, Venezuela nere… Ama artık biz de ABD’nin arka bahçesi olan Güney Amerika ülkelerinden Venezuela’nın devlet başkanını arayıp ABD’nin kanunsuz müdahalesine karşı ona destek veriyor ve “Dik dur, arkandayız” diyebiliyoruz.

Nasıl ki ABD, gelip bizim hemen dibimize yerleşip Irak’ı ve Suriye’yi kendine göre şekillendirmeye kalkıyorsa… Biz de ABD’nin Venezuela’daki darbe girişimine karşı çıktık. Şu bir gerçek ki, dünya küçüldü ve ABD de adım adım dünyanın jandarması olmaktan çıkıyor.

Her ne kadar ABD’nin ne yapacağı belli olmayan Başkanı Donald Trump, dengesiz kararlarla dünya siyasetini alt üst etse de ABD’nin dünya jandarmalığı uğruna sağa sola para saçmasına karşı çıkıyor. Bu da dünya için bir şans…

Demokrasinin savunucusu olmakla övünen ABD, işine gelmeyince demokrasinin d’sini bile hatırlamıyor. Venezuela’da seçilmeden kendisini devlet başkanı vekili ilan eden bir adamı tanımaları, hangi yöntemle olursa olsun sömüremedikleri ülkeyi ele geçirmek istemelerinin ilk adımı… Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, seçilmiş Devlet Başkanı Maduro, halkının da desteği ile ABD’nin kirli oyunlarını boşa çıkaracaktır!

***

Ülke zengin, halkı fakir

30 milyon nüfuslu Venezuela, dünyanın bir numaralı petrol üreticisi olmasına rağmen halkı fakirlikle mücadele ediyor. Güney Amerika’nın kuzeyinde bereketli topraklar üzerinde yaşıyorlar. Güney komşuları Brezilya. Gelirinin yüzde 90’ını petrolden elde eden Venezuela, dünyanın en zengin petrol ve gaz rezervlerine sahip… Ama bunu halkına yansıtamıyor.

Venezuela başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Sistemi kuran, Maduro’dan önceki devlet başkanı olan Hugo Chavez’di. Bülent Ecevit’e benzer devletçi fikirlere sahip olan Chavez, Ecevit’in Türkiye’de yapamadığını yapmış, 2000’li yılların başında büyük devletleştirmelere gitmişti.

Yerine hazırladığı Nicolas Maduro’nun özelliği ise Chavez gibi ABD karşıtı olması. Bizim Maduro ile tanışıklığımız da 15 Temmuz darbe girişiminden sonraya rastlıyor. ABD’de pişirilen darbe girişimi püskürtülünce kalkıp Ankara’ya gelmiş, Türkiye’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’ı destek vermişti.

ABD, sömüremediği için Nicolas Maduro’nun başkanlığına karşı çıkıyor. Geçen yıl yapılan seçimleri yüzde 68 oyla kazanmasına rağmen. Geçtiğimiz günlerde Maduro, ABD’nin arkasında bulunduğu silahlı bir suikasttan kurtulmuştu.

***

Adana mutabakatı

Cumhuurbaşkanı Erdoğan’ın günübirlik Moskova ziyareti, geçmişte Suriye ile imzaladığımız bir mutabakatı gündeme taşıdı. 1998 yılı Türkiye açısından önemliydi. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in girişimleri sonucu, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Suriye'nin teröre destek vermeye devam etmesi halinde bunun bir savaş sebebi sayılacağı kararı çıkmıştı. Bunun üzerine Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek devreye girmiş, Hafız Esad ile Adana Mutabakatı imzalanmıştı. Bu mutabakatla Suriye PKK’yı terör örgütü sayıp faaliyetlerine son vereceğini taahhüt etmiş, terör örgütünün faaliyetlerini önleyemezse Türkiye'nin operasyon yapmasını kabul etmişti. O dönemde Orgeneral Atilla Ateş’in girişimleri sonucu terörist başı Abdullah Öcalan Suriye'den çıkarıldı. Terör kampları kapatıldı. Fakat bu mutabakat ondan sonra unutuldu. Aynı mutabakatın uygulanabileceğini şimdi Putin, ABD’ye karşı bize hatırlatıyor. Tabii Putin’in derdi Türkiye’nin mevcut Suriye rejimi ile birlikte hareket etmesini sağlamak. Ama Türkiye, bir milyon kişinin katili olan Esed’le üst düzeyde bir ilişkiye girmeyeceğini ısrarla tekrarlıyor.

Şimdi sıra, 911 kilometrelik güney sınırımızda başından beri PKK’ya destek veren tüm güçleri bertaraf ederek güvenliğimizi sağlamaya geldi. Sınırını askeri birliklerle donattık. Münbiç’i de Özgür Suriye Ordusu ile çembere aldık. PKK / YPG için artık sonun başlangıcı…