ABD''den yeni hamle; INF
ABD, 1 Şubat itibariyle “Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması”nın askıya alındığını açıkladı. Yani ABD artık anlaşma içeriği ile yasaklanan 500 ila 5.500 km arasında menzili olan karada konuşlu nükleer füzeleri denemek, geliştirmek ve yeni yerlere konuşlandırmak konusunda özgür olduğunu ilan etmiş oldu.
Bu ilandan sonra söz konusu anlaşmanın (INF) hangi koşullarda yapıldığını hatırlamakta ve ABD’nin anlaşmadan çekilerek neyi hedeflediğini anlamaya çalışmakta fayda var. Anlaşma, dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Devlet Başkanı Gorbaçov ile ABD Devlet Başkanı Reagan tarafından 1987 yılında imza altına alınmıştı. Anlaşma Sicilya’da konuşlu olan füzeler dahil olmak üzere belirlenen menzile sahip tüm füzeleri ortadan kaldırıyordu.
Bu noktada coğrafi etkenler üzerinden konuyu değerlendirmek gerekiyor. Avrupa ülkelerinin herhangi birisinde konuşlandırılmış bir orta menzilli ABD füzesi teknik olarak Rusya’yı vurabilirken, Rusya’da konuşlu herhangi bir orta menzilli füze ABD’yi vuramıyor. Ancak Avrupa ülkelerinden büyük ölçüde istediği noktayı hedef alabiliyor. Yani bu anlaşma özelinde güvenlik açısından risk altına girecek ilk grup, anlaşmanın taraflarının dışında da bir değerlendirme yapıldığında Avrupa ülkeleri... ABD anlaşmadan çekilerek aynı zamanda NATO çatısı altında ortakları olan Avrupa ülkelerinin güvenliği konusunda kendi garantörlüğünde olan bir anlaşmadan da çekilmiş oluyor. Anlaşmadan çekilmenin farklı hedefleri olmakla birlikte ABD burada özellikle son dönemde çeşitli sorunlar yaşadığı, “Avrupa Ordusu” fikri ile gerginlik yaşadığı Avrupa ülkelerine net bir mesaj vermiş oluyor.
“Ben yoksam güvenliğiniz tehlike altına girer. Bensiz bir hiçsiniz!”
Anlaşmadan çekilmenin Avrupa’ya mesaj verme hedefi dışında ne tür hedefleri olabilir diye baktığımızda; aslında ABD’nin bu anlaşmayı uzun süredir sorguladığını görebiliriz. Obama döneminde ABD, hiçbir kanıt sunmadan Rusya’yı anlaşma tarafından yasaklanan sınıfa dahil olan füzeleri geliştirme/deneme faaliyetleri yapmakla suçlamıştı. 2014 yılında yapılan bu kanıtsız suçlamanın akabinde 2015 yılında Pentagon satır aralarında “Rusya’nın Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler anlaşmasını ihlal etme ihtimaline karşı ABD, Avrupa’da nükleer füzeler yerleştirme konusunu değerlendiriyor” açıklamasını yapmıştı. Nihayet 2018 yılında ABD Kongresi karadan fırlatılan seyir füzelerinin araştırma ve geliştirilmesine dair hazırlanan bir plan için sunulan finansmanı için onay vermişti. Rusya ise bu finansmanın onayından kısa süre sonra ABD’yi Polonya ve Romanya’ya füze rampaları yerleştirmekle suçlamıştı. (Bu konuyu daha önce “3 Deniz Girişimi” başlıklı makalede incelemiştim)
Yani; ABD bu anlaşmayı bozmak adına uzun zamandır adımlar atıyor diyebiliriz. Bu noktada; ABD, Rusya ve Çin karşısında stratejik avantajlarını kaybettiğini düşünmeye başladığı andan itibaren konuyu sorgulamaya başladı yorumunu yaparsak sanırım yanılmış olmayız.
INF anlaşmasının askıya alınması, iki ülkenin kendi arasında yaptığı bir anlaşmadan çekilmesinden çok daha fazla anlam içeriyor. Bu adım ABD’nin “tek kutuplu dünya var” imalı tavrından uzun süre sonra ilk defa vazgeçtiği adımlardan birisi... Süreç Avrupa ülkelerini kısıtlı da olsa yeniden ABD’ye yakınlaştırma gibi bir sonuç doğurabileceği gibi AB’nin artan güvenlik kaygıları neticesinde yeni ittifaklara zemin hazırlayabilir, Rusya’nın farklı başlıkları gündeme taşımasına neden olabilir. Gelişmeleri dikkatli şekilde takip etmek gerekiyor.