ABD Yaptırımları ve Türkiye
ABD’nin Türkiye’ye karşı aldığı yaptırım kararı ne amaçlıyor?
Türkiye
ekonomisini ne derece etkiler?
Genel
olarak birçok kişinin kafasında bu sorular var. Yaptırım kararının
duyurulmasından bu zamana kadar birçok kişi gerek televizyonlarda gerekse
sosyal medyada bu konuyu tartıştı, konuştu…
Türkiye’nin
savunma sanayisi içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan olaylar sebebiyle ve
müttefiklerinin takındıkları tavırlar sebebiyle mecburen gelişmek zorunda kalan
bir sektör.
Uzun
yıllar boyu yurt içinde PKK terör örgütü ile mücadele eden Türkiye, son
yıllarda DEAŞ ile mücadele bahanesi ile ABD ve bazı AB ülkelerinin desteklediği
PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD ile de mücadele etmek zorunda kaldı. DEAŞ ile
kendi kara ordusu ile mücadele eden tek ülkenin Türkiye olduğunu düşündüğümüzde,
Türkiye’nin savunma sanayinin gelişmemesi diye bir durum düşünülemez haliyle…
Bunlarla
birlikte 15 Temmuz hain darbe girişimi, DEAŞ’ın ve PKK’nın Suriye sınırı
ötesinden ülkemize attığı çeşitli bombalar gibi olayları ve NATO kapsamında
müttefik olduğumuz ülkelerden de gerekli desteği görmediğimizi bir bütün
haliyle düşündüğümüzde yaşananların tabii bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
Yazının
başındaki soruya geri dönelim. Bu yaptırımlarla ne amaçlanıyor?
Türkiye
yaşadığı olaylar neticesinde savunma sanayisini kendi imkânları ölçüsünde
geliştirmek zorunda kalan bir ülke. Ancak savunma sanayi gelişirken ayrı bir
misyon da üstlenmek zorunda kaldı. Türkiye’nin diğer sanayi kollarına da
öncülük etme görevi…
Yerli
ve milli imkânlarla savunma sanayi gelişirken, ciddi boyutlarda Ar-Ge ve
inovasyon çalışmaları da gerçekleştirildi. Bu çalışmaların başarılı olmasıyla,
öncelikle bir zihni devrim yaşandı. Bir zamanlar eziklik ve özgüvensizlikten
dolayı söylenen “Su akar, Türk bakar” sözü artık “Su akar, Türk yapar” haline
dönüştü. Bununla birlikte burada sağlanan başarılar, diğer sektörlere de
yayılmaya başladı. SİHA devrimi ile birlikte Türkiye yerli otomobilini de
elektrikli bir formatta üreterek paradigma kırılmasını yakalamayı başardı.
Bundan önceki teknolojileri kaçırmasının zararını adeta böylece telafi edebilme
imkânı buldu.
Bunlarla
birlikte özellikle salgının ilk dönemlerinde hızlı bir şekilde yerli ve milli
imkânlarla üretilen solunum cihazlarını üretmeyi başaran Türkiye, böylece
üretim alt yapısını ve insan kaynağının hızlıca mevcut duruma uyum
sağlayabildiğini hem gördü, hem de gösterdi.
Yerli
kepçe, yerli aşı gibi farklı alanlarda da çalışmaların hızla artması,
Türkiye’nin yüksek katma değerli üretimi başaracağının ilk göstergeleri oldu.
Ve
bütün bunlar adeta savunma sanayinde yakalanan başarı ile geldi…
ABD’nin
yaptırım kararının arkasında gerek silah şirketleri gerekse diğer çok uluslu
şirketlerin etkisi olduğunu görmemek mümkün değil. Çünkü Türkiye yerli ve milli
imkânlarla yerli sanayisini geliştirdikçe hem ithalatı azalacak, hem de onların
mal sattığı ülkelere aynı kalitede ama daha uygun fiyatlı ihracat yapacak. Bu
durumun da onların gelirlerini azaltacağından dolayı Türkiye’ye böylesi bir
yaptırım kararı aldıklarını söyleyebiliriz.
Peki,
bu durum Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
Türkiye
ekonomisini bundan önce alınan kararlarla finansal piyasalarda yapılan
manipülatif saldırılar zaten etkilemişti. Bundan sonra alınan kararlar o derece
olumsuz etkilemeyecektir. Çünkü bu konuda Türkiye tecrübe kazandı ve bazı
önlemler aldı.
Ayrıca
Türkiye yüksek teknolojili sanayi üretiminde belirli bir ivme kazandı. Kişi
başına düşen gelirin artması için yüksek teknolojili üretimlerin artarak devam
etmesi gerekmektedir. Bu da ar-ge ve inovasyon ile ve nitelikli insan kaynağı
ile mümkündür.
Dikkat edilirse ABD’nin yaptırım kararı da savunma sanayi başkanımıza ve bu alanda kritik rol oynayan kişilere yöneliktir. Ülke olarak sadece bir ya da birkaç kişinin değil, topyekûn yüksek teknolojili üretimin bir parçası olmamız gerekiyor. Bunun için bilgiye gereken önemi vermemiz gerekiyor. Bilgi üretmek için araştırmalı, okumalı ve kendimizi geliştirmeliyiz. Yüksek teknolojili üretimleri artırarak devam ettirdiğimiz zaman, Türkiye’nin cari açığı azalacak hatta cari fazla verme durumuna geçecektir. Böylece yaptırımlar, finansal manipülasyonlar Türkiye’yi asgari düzeyde etkileyecektir.