ABD yaptırımları niye kaldırdı
Amerika’nın bir böleni Donald Trump’tan Türkiye’ye yönelik son bir hafta içinde olumlu adımlar geldi. Önce Ajan Rahip Brunson’un yargılanma sürecinde iki bakanımıza uyguladıkları mal varlıklarını dondurma kararı geri alındı. Ardından İran’a yapılacak yaptırımlarda Türkiye muaf tutulan 8 ülke arasında yer aldı. Muhtemel Halk Bankası yaptırımlarının devreye alınmayacağı yönünde el altından bilgiler aktarıldı. Satır aralarına sızan bilgilere göre Başkan Erdoğan İle Trump, 1. Dünya savaşının sona ermesi dolayısıyla yapılacak törenler vesileyle 11 Kasım’da bulunacakları Paris’te yüz yüze görüşecekler.
Türkiye’ye karış 15 Temmuz hain darbe girişiminin baş aktörünü kanatları altına alan, askerlerine Münbiç’in içinde PYD teröristleriyle dışında Türk askeriyle poz verdirten, Akdeniz’de Türk petrol arama gemilerini engellemek için Yunan gemilerine eşlik eden iki yüzlü, yalanı politika aracı etmiş siyaseti kirleten bu adam öncelikle ABD seçmeninin tartısına çıkacak.
ABD’de Siyonist Evanjelistlerin oylarını alabilmek için kurguladıkları muhaliflere bombalı paket gönderme, Sinegog baskını, Kaşıkçı cinayeti, Ajan Rahip Brunson yaptırımlarını ne kadar oya tahvil edeceği bilinmez, ama Türkiye ile girdiği bilek güreşinde soluklanma ihtiyacı duymuş olacak ki, dolar, kur operasyonuyla başlattığı ekonomik savaşta yavaş yavaş geri çekilmenin yollarını aramaya başladı.
İtilaf devletleriyle, Almanya arasında 11 Kasım 1918 tarihinde imzalanan ateşkes anlaşması ile 1. Dünya Savaşı bitmiş, Almanya’nın mağlup olduğunu kabul etmesiyle de Türk ordusu da mağlup sayılmıştı. Osmanlı 10 Ağustos 1920’de imzalanacak Sevr Anlaşması’na kadar haçlıların saldırılarına maruz kalmış, 433 maddelik Sevr Anlaşması ile Kurtuluş savaşı süreci başlamıştı. Her ne kadar Musul, Kerkük, Halep, Batı Trakya, 12 adalar, Batum, bu savaş sonrasında vatan topraklarına dahil edilemese de Lozan’la bağımsız bir Cumhuriyet kurularak milletler sahnesinde yerimizi aldık.
ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan Sevr’i hortlatma sürecinde bıçağın kemiğe dayandığını gören Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarının ardından Münbiç ve Fırat’ın doğusunda attığı emin adımlar esaret kuşatmasını yardı. Her ne kadar Irak işgalinde 3,5 milyonluk Türkmen nüfusunun yok edilerek ve yok sayılarak demografik haritaları değiştirme girişimini bir süre seyretmiş olsak da gelinen noktada oynanan oyun ayan beyan ortaya çıkmıştır. Güney sınırlarımız ve Akdeniz’de 100 yıllık hesabı yeniden gündeme getirilmesine verdiğimiz tepki karşısında, yenileceğini bilen ABD, elinden geldiği kadar oyalama taktiğini kullanıyor. Fırat’ın doğusunda bugün PKK terör örgütünü mayın eşeği olarak kullanan ABD’nin yanında Fransız ve İtalyan birliklerinin olması 11 Kasım’da yapılacak Paris Liderler zirvesinin önemini daha da artırıyor.
Türkiye’yi, darbe, terör, kur-dolar, ekonomik savaş ile sıkıştırma girişimlerine Kaşıkçı cinayeti ile bir yenisini eklemek isteyen bu haçlı güruhunun silahı, istihbarat servisimizin karşı hamlesi ile geri tepti. ABD’ye yönelen göçmenlere karşı ateş emri verecek kadar zıvanadan çıkan Siyonist aşıklarının İslam coğrafyasında oyunlarını bozacak tek ülkenin Türkiye olduğu bir kez daha anlaşıldı. Bu yüzden Gazze ve Kudüs başta olmak üzere tüm mazlumların umut kaynağı Türkiye’dir. Tarihi sorumluluk Türkiye İslam birliğine, D-8’e liderlik etme görevi yüklemektedir. Türkiye masada ve sahada yalnız kendisi için değil, Irak, Suriye, Filistin, Afganistan, Arakan, Sudan başta bütün mazlumlar için kazanmak zorundadır. Aksi takdirde dünyayı karıştırarak menfaat kazandıklarını zanneden, kaoslardan beslenen çakallar sürüsü, kendileriyle birlikte tüm insanlığı mahvedecek. ABD Türkiye’ye yaptırımları İsrail’i koruma, Akdeniz’deki enerji yataklarını İsrail-Rum ortaklığına peşkeş çekme, Irak ve Suriye’de paravan devlet kurma politikalarından vazgeçtiği için değil Türkiye’nin adımlarıyla kayıplarının ne olacağını hesap ettiği için vazgeçti. Bizim birlik ve beraberliğimiz birçok planı bozacaktır. Hak ve batıl var olduğu sürece bu mücadele devam edecektir. Vesselam….
