ABD ve Tek Çin Politikası
Dünyanın gözü ABD Çin gerilimi ile ilgili gelişmelere çevrilmiş durumda.
Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde gerilimin fitili ateşlenmiş, Amerika Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Pasifik ülkeleri turunda Tayvan'ı ziyaret etme planı ve ısrarı ipleri iyice germeye yetmişti.
Tayvan krizi, Rusya- Ukrayna’dan sonra daha büyük ve geniş çaplı bir savaşa götürecek bir hamle olarak görülse de, ABD'nin uluslararası müdahalelere dair iradesizliği ve beceriksizliği sebebiyle sadece kriz olarak kalmış oldu.
ABD ve Çin arasındaki gerilimle gündeme gelen bir konu da “Tek Çin Politikası” oldu. Hem Tayvan'ın hem de anakara Çin'in tek bir devlet olduğunu vurgulayan bir politikadır. Ancak tek egemenlik tavrı bazı devletlerce desteklenmemektedir. Amerika’yla yaşanan bu gerilimin ardından, Tayvan diğer adı “Çin Cumhuriyeti’nin” siyasi ve tarihi süreci merak konusu oldu. Öncelikle Tayvan nerede? ABD için neden önemli? Tayvan, Çin’in güneydoğu kıyılarından yaklaşık 160 kilometre uzaklıkta bulunan bir ada. Ülke, aynı zamanda ABD dış politikası için çok önemli olan Amerikan bölgelerin bir listesini içeren "birinci ada zinciri" içinde bulunuyor.
Çin’in Tayvan'ı ele geçirmesi durumunda Batı Pasifik bölgesinde askeri olarak daha fazla güçleneceği, aynı zamanda böylelikle Çin’in Guam ve Hawaii kadar uzaktaki ABD askeri üslerini tehdit edebileceği görülüyor.
Tayvan her zaman Çin’den bağımsız bir ülke miydi? Bunun cevabı kısa tarihinde.
Tayvan ilk olarak 17. yüzyılda Qing hanedanının iktidarda olduğu dönemde Çin’in tam kontrolü altına girdi. Çinliler 1895'te Japonya’ya yenildikten sonra adayı Japonların kontrolüne bıraktılar. Ardından Japonya, İkinci Dünya Savaşı'nı kaybettikten sonra 1945'te Çin, adayı tekrar aldı.
İlerleyen yıllarda Çin anakarasında (yani şuan ki Çin Halk Cumhuriyeti) ChiangKai-shek liderliğindeki milliyetçi hükümet güçleri ile Mao Zedung'un Komünist Partisi arasında bir iç savaş patlak verdi. Komünistler 1949'da iç savaşı kazandılar ve Pekin'de kontrolü ele geçirdiler. ChiangKai-shek ve milliyetçi siyasetçilerden geriye kalanlar Tayvan'a kaçtılar. Kuomintang o zamandan beri Tayvan'ın en önde gelen siyasi partilerinden biri oldu ve tarihinin önemli bir bölümünde adayı yönetti. Diğer taraftan, şu anda sadece Vatikan ile birlikte 13 devlet Tayvan'ı egemen bir ülke olarak tanıyor. Çin, diğer ülkelere Tayvan'ı tanımamaları veya tanıma anlamına gelen herhangi bir şey yapmamaları için önemli derecede diplomatik baskı uyguluyor. Ancak Tayvanlılar, hiçbir zaman 1911 devriminden sonra kurulan modern Çin devletinin veya 1949'da Mao tarafından kurulan Çin Halk Cumhuriyeti'nin bir parçası olmadıklarını iddia ediyorlar.
Özetlemek gerekirse Çin, dünyada tek bir Çin devleti olduğunu ve Tayvan topraklarının ayrı bir ülke olarak kabul edilemeyeceğini söylüyor.
1997 yılından itibaren ilk kez bir ABD temsilcisinin Tayvan’a ayak basması, Tayvan’ı ülke olarak tanıdıkları ve kabul ettikleri anlamına geliyor.
ABD’nin küresel anlamda rakibi kabul edilen Çin için bu hareket büyük bir tehdit olarak görülüyor.
Belki bu krizden iki tarafta farklı kazançlar elde edebilir. Bu askeri tatbikat belki Çin iç politikasında bir gövde gösterisi olarak propaganda değeri taşıyabilir. Belki bu sayede Çin Devlet Başkanı ŞiCinping, Ekim ayında yapılması muhtemel Komünist Parti Kongresinde devrilmekten kurtulur. Ama Pelosi’nin, Tayvan ziyaretiyle ABD’nin Çin’e göstere göstere bir gol attığı da görülüyor. ABD, Çin’in sınırları ne kadar zorlamaya hazır olduğunu sınadı. Buradan anlayacağımız “hem üzüm yenildi, hem bağcı dövüldü”.
Önümüzdeki günlerde ABD'nin bu krizden nasıl bir sonuç çıkarıp bölgeyi nasıl karıştıracağını göreceğiz. Artık soğuk savaşların bittiği, yerini ekonomik savaş ve yaptırımların başlayacağı döneme giriyoruz. Dünya resmen barut fıçısı durumunda. Orta doğu, Doğu Avrupa ve şimdi de pasifik bölgesi...
Allah bizi bu süper ve şer güçlerden korusun.