ABD ve Küresel Operasyon Odası
ABD, Maddi çıkarları önceleyen bir toplumdur, bu toplumda, Maddi gelişmişlikle insani değerler arasında sosyolojinin açıklamakta aciz kaldığı bir tezat vardır. Değerlerin, insan haklarının onlar için bir değeri yoktur.
Beyaz adamın geldiği batı-Avrupa kültürü, 16. Yüzyıla kadar, kendi içinde
çatışmaların, savaş ve barbar bir kültürün yaşandığı çalkantılı bir dönem
yaşamıştır.
Bu çalkantılı dönemin dışa vurulduğu, Coğrafi keşiflerle başlayan
hareketlenme, Amerika’nın keşfi ile sonuçlanmıştı.
Amerika’nın keşfi ile, Avrupa da ne kadar kanun kaçağı, eğitimsiz, katil,
hırsız ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kişi varsa, yeni Dünyaya göç
etti. Bu yeni, barbar ve katiller ordusu, Amerika kültürü ve sisteminin genetik
alt yapısı demek olacaktı. Amerikalı için maddi güç kutsaldı artık. Bu beşeri
kutsallık, ABD tarihini kan, gözyaşı ve kavgalar tarihi yapacaktı.
Gelelim bugüne, Amerika’yı en büyük güç yapma iddiası her geçen gün daha
bir içinden çıkılmaz hal almaktadır. Bu iddiayı gerçekleştirmek bir yana, sosyal
açıdan gelinen süreçte Gelir dağılımı daha da bozuldu, zaten bozuk olan
toplumsal ruh hali durumu daha da bir kronikleşti.
Siyasi açıdan ise İsrail’in cinayet ve soykırımlarına hamilik edilmesi
dünyayı çok ciddi bir yıkım ve kutuplaşmaya götürmektedir.
Amerika artık bir rüya ülkesi değil, hatta rüyanın ötesinde bir kabus ve
Kaoslar ülkesi olma yolunda. Daha öncede öyleydi. Fakat Dünya, madalyonun bu
yüzünü göremiyordu.
Son başkanlık seçimlerinde Geyik boynuzlu yarı çıplak beyaz adam, bir
bakıma ABD’nin önümüzdeki yüzyılda yaşayabileceği muhtemel dünyayı tasvir
ediyordu.
Halen bile Amerika’nın birçok şehrinde beyazların giremediği veya
siyahların halen üçüncü, beşinci sınıf vatandaş sayıldığı ilkellikte kentler ve
mahalleler mevcut.
Bugün New York veya Washington sokaklarını dolaştığınızda maddî güç ile
insanî değerlerin varlığı arasındaki büyük çelişkiye şahit olursunuz. manevî
değerlerden oldukça yoksun olan bir Amerikan toplumu var. Olabildiğince zenginlik
elde etmek, elindekinden daha fazlasına sahip olmak, Amerikalının hayat
felsefesi olmuştur artık.
Zira Amerikalı, yapısı itibariyle büyüklük ve sayıdan etkilenir. Bunlar
onun varlık sebebini, duygu ve değerlendirme yetisini etkileyen ilk
ölçütlerdir. Bu yüzden Amerikalılara göre amaca giden her yol mubahtır.
Amerika’da kitleler, Amerikalıların sert yapısını yansıtan ve futbol ile
hiçbir ilgisi olmayan Amerikan futbolu karşılaşmalarını seyrederken bile aynı
ilkelliktedir. Zira bu oyunda her türlü vahşilik, şiddetle göğse vurma,
kol ve dize zarar verme serbesttir.
Bu görüntü, hayvanî coşkulardan gelen yıkıcı şiddete olan tutkudan ve spor
kural ve usullerini umursamamaktan kaynaklanmaktadır. Zira sporun ilkeleri
onları; akıtılan kanlar, kırılan uzuvlar ve destekledikleri takım için
yaptıkları “kafasını ez, kemiklerini kır, ez onu…” çığlıkları kadar
etkilememektedir. Bu görüntü, şüphesiz ki, beden gücünü yücelten tutkulu
duyguların ilkelliğini apaçık göstermektedir.
Amerikan gururu ve şiddet temelli kültüründen dolayı, ABD’nin, tarih
boyunca en iyi konuştuğu dil, en kestirme yöntem olan şiddet ve savaş dili
olmuştur.
Daha fazla güç kullanılarak, Dünyanın, Amerikan değerlerini benimsemiş
duruma geleceğini ve küresel istikrarı sağlayacağını düşünen akıl, geçmişte kongre
baskını ve seçim süreci ile ABD demokrasisinin gerçek yüzünü de ortaya koydu.
Benzer olay 2000 yılında George W. Bush - Al Gore arasındaki seçim
sürecinde de yaşanmıştı. Beş hafta boyunca kimin seçildiği belirlenememiş,
sonuç olarak sandıktan Bush çıkartılarak 11 Eylül sürecinin düğmesine
basılmıştı.
New York’ta Küresel operasyon odasında Ortadoğu ve Dünyanın yeni siyasi
yüzü ile ilgili hangi düğmelere basıldığını önümüzdeki zaman diliminde daha net
göreceğiz.