ABD, Türkiye'yi işgal etmek istiyor!..
“Siyonist-Haçlı İttifakı”nın
Gazze’deki soykırımı devam ederken…
Bizler
bir yandan, İslam Dünyası’nın,
çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, engelli
engelsiz, insan hayvan dinlemeden “ölüm” yağdıran soykırımcılar karşısındaki “acziyetine” hayıflanırken..
Diğer
yandan da, “Türkiye’nin başına
getirilmek istenenler!” üzerine konuşmalar yapıyoruz.
Bendeniz,
çıktığım ekranlarda sürekli olarak, Arz-ı Mev’ud (Büyük İsrail) Projesi’nin
kapsadığı alana dikkat çekerek, “Taaa
Gezi olaylarından, hatta Gazi olaylarından bu yana yaşananlara bakın ve işlerin
nerelere götürülmek istendiğini görün!” diyordum.
Diyordum,
diyordum da…
“Goygoycular
her seferinde” sesimi bastırıyordu!..
Hatırlayanlar
çoktur, hatırlamayanlar internetten rahatlıkla bulabilir:
“Kıbrıs’a dikkat, Kuzey Kıbrıs Yahudi Cumhuriyeti,
Kuzey Kıbrıs’ta Siyonist İşgal Girişimleri” başlıklı yazılarım
boşuna değildi.
“Kıbrıs’ın Türk tarafı toprak olarak değilse de, ruh
olarak Türkiye’den kopuyor, gençliği zehirleyen akımlara dikkat!”
dedim, dedim…
Kaç
kere Kıbrıs’a gittim, yazı dizileri yaptım, programlar yaptım..
Oraların
medyasındaki “Haçlı-Siyonist İttifakı”nın
hedefi oldum.
Derdimi
dışarısı anladı, içerideki “goygoycular”
anlamadı ya da anlamak işlerine gelmedi!
Ve
geldik…
Şimdi…
“Bu gidişle Türkiye’nin de direkt hedef
olması kaçınılmaz. Uzun süredir terör örgütleri üzerinden yürüttükleri ‘vekalet
savaşı’nı fiiliyata dökecekler ve bizi direkt olarak vuracaklar!” dediğimiz
noktaya…
Geldik,
evet, “resmen” geldik!
ABD
Başkanı, Türkiye’yi bir “tehdit” olarak gördüklerini açıkladı resmen!..
Ve
bizim Cumhurbaşkanımız da, herbiri dikkatle okunması gereken şu cümlelerle
dikkat çekti:
"Amerika
Başkanı'nın dün Suriye konusunda yaptığı açıklamadaki yaklaşımı, biz de
kendilerinin bölgedeki faaliyetleri için ifade ediyoruz. Yani Amerika'nın,
PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler, Türkiye'nin milli güvenliği için
olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir. Biz Amerika'yla NATO'da
beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki bizim Silahlı İnsansız Hava Aracı'mızı
(SİHA) Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO'da nasıl beraberiz ya?
Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda
güvenlik sorunu var. Söz konusu açıklama, müttefiklik ve stratejik ortaklık
ruhuyla bağdaşmadığı gibi Suriye'yi bölmeye çalışan terör örgütlerine de
cesaret vermektedir. Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün
arkasında kimin olduğuna bakmaksızın kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız.
DEAŞ'la göğüs göğse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütünü
hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece
acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş
başa bırakıp, kendi milli güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı
sürdüreceğiz."
X
Sayın
Erdoğan’ın sözlerini dikkatle okudunuz.
Bizim
SİHA’mız düşürüldüğünde, kimileri, “Türkiye’nin ABD’ye yem attığını” öne
sürecek kadar ileri gitmişlerdi.
Hayır,
zırva!..
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın “tespitleriyle” ortaya koyduğu gibi, ABD bizim SİHA’mızı bile
isteye, mesaj vere vere vurdu ve düşürdü!
Biden’ın
tehditleri, Sayın Erdoğan’ın bu
tehditlere verdiği karşılıkları, ABD’nin İsrail’e destek ve korumayla birlikte,
bölgeye iyice çökme amacına da işaret eden “gemi- uçak” çıkartmasını…
Bugüne
kadar yapılanların tamamını göz önünde bulundurduğumuzda, ABD’nin SİHA’mızı
Saldırıdan
evvel “son ikaz”lardan biri olarak düşürdüğünü görüyoruz.
Fiili
işgal girişimi!..
Türkiye,
istese de ismese de böyle bir durumla karşı karşıya kalacak.
Aslında
kaldı, kalacak kısmı fazla.
15
Temmuz’da yapılanların tamamı, bugün Gazze’de yeni bir soykırıma imza atmakta
olan Siyonist-Haçlı İttifakı’nin işi.
Önde
kimlerin olduğu teferruat tarafı, elbette maşa kullanacaklar böyle işlerde.
Uzun yıllar boyunca, ince ince çalıştılar…
En
hassas kurumlarımızdan “yerli ve milli” unsurları “yargılı yargısız infazlarla”
temizletirken, içerilere kimleri, hangi amaçlarla yerleştirdiklerini hepimiz
gördük…
Ve
bu süreçlerde, sağcısıyla solcusuyla, milliyetçisiyle ulusalcısıyla, dindarıyla laikiyle ne büyük “tezgâhlara”
geldiğimizi idrak ettik.
Yani,
bir kısmımız idrak ettik.
İşlerin
nerelere vardırılmak istendiğini, “yarım kalan” Anadolu’yu işgal girişimi için
hangi adamları attıklarını göremeyenler de var elbet.
Hem
de sayıları, kabul edilebilirin çok üzerinde bunların.
“Gazze’deki
soykırım” karşısında “tarafsız” kalmamızı söyleyenler bile var.
“Dış politikada duygusallığa yer yok”muş!..
“Her
ülke öncelikle kendi çıkarlarını düşünür”müş!..
Zannediyorlar
ki, ateş buraya da sıçramayacak…
Zannediyorlar
ki, Türkiyemiz, “Doğu Akdeniz”i ABD-İsrail-Haçlı İttifakı’na terk ettiğinde,
oradaki iddialarından vazgeçtiğinde; Bodrum eski Bodrum, Marmaris eski
Marmaris, Etiler eski Etiler, İzmir eski İzmir olarak kalabilecek!..
Ve
Kıbrıs da Eski Kıbrıs.
Şimdiki
Kıbrıs yani!..
*
Sayın
Cumhurbaşkanı, “ABD, müttefikimiz
olsaydı, SİHA’mızı düşürür müydü?” diyor ya…
Düşürmezdi.
Ve
düşmanımız olarak, yapabileceklerimizden
“çekinseydi” de böyle bir şeye cür’et edemezdi!
Düşürülen
SİHA değil de, uçak olsaydı kamuoyu ilk günden itibaren çok daha fazla dikkat
kesilirdi.
Lakin
düşürülen, aslında düpedüz uçağımızdır!
ABD’nin
SİHA’mızı düşürmesi, fiili işgal girişiminden önceki “son ikaz”lardan biridir.
Ve
ne yazık ki…
Memlekette,
Biden gibi, “Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarına hayır!” diyenlere
destek verenlerin oranı, kabul edilebilir oranların çok çok üzerindedir.
Rabbim,
“maneviyat alanındaki” bunca yıllık
ihmallerin bedelini ödemekten muhafaza buyursun memleketimizi!..