ABD, topraklarımızı çalmaya geldi
Biden, ABD Kongresine yazdığı mektupta Türk Ordusu’nun Suriye’de bulunmasının ABD’nin DEAŞ’la mücadelesine zarar verdiğini, ABD’yi tehdit ettiğini söyledi.
Trump,
geçen seçim kampanyasında, DEAŞ’ı eski Başkan Obama ile Dışişleri Bakanı Hilary’nin
kurduklarını meydanlarda bağırmıştı.
“Kendi teröristini kendin oluştur”,ABD’nin son tangosu oluyor.
Kendisi
hazırlayıp piyasaya sürdüğü DEAŞ, ABD’nin güya düşmanı sayılıyor. İngiliz
gazetecisi Grace Ellison böyle işlere 1920’lerde politik fahişelik diyordu.
Muhtemeldir
ki DEAŞ’ın üst kadroları maaşlarını CIA’den almaktalar.
Yine bir
“Made in USA” olan El Kaide, DEAŞ’ın bir önceki versiyonuydu.
Diş
geçiremediği, sömüremediği, boyun eğdiremediği, ezemediği muarızlarını terörist ilan etmek, ABD’nin bir diğer kahpe taktiği.
Humeyni
terörist, Saddam terörist, Venezuella terörist, Filistinliler, Iraklılar,
Afganlar, Arakanlılar hep terörist!
Tabii
ki çok kullanışlı PKK terörist
sayılmıyor. Bu da hem PKK, hem ABD için “kahpelikte
sınır yok” anlamına geliyor.
Bütün
bunlara “Batı” literatüründe “Makyavelizm”
deniyor. Hedefe varmak için her yol mubahtır,
her yol meşrudur anlamına geliyor. Tıynetleri, mayaları, yaşam felsefeleri Makyavelizm
olduğu için bütün bunlar kendilerine göre hiç tuhaf kaçmıyor.
İsrail,
67 savaşında Golan tepelerini işgal ettiğinde, savaş alanındaki İsrailli
binbaşıya, gazeteciler; “İşgalinize BM
ne diyecek?” demişlerdi.
Soru
üzerine binbaşı boynundaki dürbünü gözüne tutup uzun uzan ufuklara baktı,
dürbünü gözünden indirdi ve şöyle dedi:
“BM’yi göremiyorum!”
Binbaşı
bu cesareti “Batı”nın mahut kaypaklığından, kahpeliğinden alıyordu.
Ermeniler
Karabağ’ı işgal ettiklerinde nasıl olmuşsa Uluslararası Mahkemeler Karabağ’ın
Azerbaycan toprağı olduğuna hükmetmişlerdi. Ermenistan işgalci sayıldı. Bu
karar karşısında, Batılılar ve Ruslar, Ermenistan’a sadece yılıştılar.
BM, her
zaman mazlumların masaya servis edildiği bir sofra oldu.
Müslüman
Boşnaklar Serebrenitsa’da doğranırken, Fransızlar Ruanda’da günde 100 bin masumu
kırdırırken, Arakan’da milyonlar telef olurken “Batı Kurumu” BM timsah gözyaşı bile dökmedi.
LGBT ocağı AİHM de öyledir.
Daha
birkaç gün önce AİHM, tecavüzcü
rahipleri “dokunulmaz” saydı.
İsrail,
her Allah’ın günü birkaç Filistinliyi döver, sürükler, öldürür, yakar. Batı’dan
tüh diyen olmaz, görmezden, duymazdan gelirler, muhakkaktır ki kendi aralarında
kıs kıs da gülerler.
Bunlara
atalarımız “gâvur” derdi.
Tanzimat
Fermanının ilan edildiğinde, halk Tanzimat Fermanını şöyle anlamıştı: “Bundan sonra gâvura, gâvur denmeyecek”.
Biz
“gâvur” demeyi bıraksak ta “gâvur”, gâvurluğu
hiç bırakmadı.
Atalarımız
asırların tecrübesiyle, domuzdan post, gâvurdan dost olmaz derlerdi. El hak doğruydu.
Bir
milyon Cezayirli öldüren Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron, pişkin pişkin “Cezayirliler ‘ulus olma’yı, Fransızlara
borçlular”, Cezayirlileri Fransızlar “ulus
yaptı” dedi.
Macron,
Fransa’yı sömürgecilikle, emperyalizmle eleştiren Cezayirlileri, 350 yıl
Cezayir’de kalan Türklere ses çıkarmamakla suçladı.
Cezayirliler
ise, Türklerin, Cezayir’e işgale
değil, İspanyol işgalinden kurtaramaya geldiklerini; işgalci değil, kurtarıcı olduklarını söylediler.
Bizim
laikçiler de, ikide bir Türkleri
kendilerinin “ulus yaptıklarını” iddia ederler.
Bizim
laikçiler, Macron’la, aynı kafada buluşmuş oldular.
BM’de
Cezayir’in bağımsızlığı oylanırken, Macron kafadarı Türk laikleri gururla
Fransalarının lehine, bizim Cezayir’in
aleyhine oy kullanmışlardı.
Biz, Yemen’in
Hint Okyanusu sahillerinden Tuna boylarına, Adriyatik kıyılarından Hazar
Denizine, Volga boylarından Sudan çöllerine kadar 25-30 milyon kilometre
karelik bir coğrafyaya hükmederken, onlarca millet sınırlarımız içindeyken, o
koca millet ulus değilmiş de, küçücük
Anadolu’ya tıkılınca millet olmuşmuş!!!
Laik
kesimler, ya akılla alay ediyorlar, ya da akıl sorunları var.
Bizim
Macronlardan ne beklenebilirdi ki?
***
20
Temmuz 1969’da Apollo 11 astronotları Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Ay
yüzeyine indiler.
Astronotlar
bu seyahatten önce ıssız bir çölde eğitim gördüler. Bu eğitim alanı, bazı Kızılderili
topluluklarına ev sahipliği yapıyordu. Bir gün astronotlar yaşlı bir
Kızılderili ile karşılaşırlar.
Yaşlı
adam ne için burada olduklarını sorar.
Astronotlar,
yakında Ay’a gideceklerini, burada eğitim aldıklarını anlatırlar.
Yaşlı
adam, kabilesinin ruhlarının Ay’da yaşadıklarına inandıklarını, gittiklerinde ruhlara
bir mesaj götürmelerini ister.
Astronotlar
teklifi kabul ederler. Yaşlı adam Kızılderili dilinde kısa bir söz dizisini astronotlara
mırıldanır, sonra da astronotlardan bu sözleri ezberlemelerini ister.
Astronotlar
“Bu ne demek?” diye sorarlar.
“Bunu
size söyleyemem. Sadece bizim kabilemiz ile aydaki ruhların anlayabileceği bir
sır” der.
Üsse
geri döndüklerinde astronotlar, Kızılderili dilini bilen birini bulurlar ve
ezberledikleri mesajı ona sorarlar.
Çevirmen
kahkahalarla güldükten sonra, sakinleşince mesajın anlamını söyler:
“Bu gelenlerin hiç bir sözlerine
inanmayın, topraklarınızı çalmaya geldiler!..”
Biden’den
iktidar dilenenler de bunu anlayacaklardır ama acıyla...