ABD Seçimleri ve Türkiye
ABD seçimlerini resmi olmayan sonuçlara göre Biden’ın
kazandığı duyuruldu. Uzun bir belirsizlik sürecinin ardından ilan edilen ABD
yeni başkanı sadece ülkemizde değil, tüm dünyada merakla takip edilen bir süreç
oldu. Çünkü ABD’nin gerek askeri, gerekse ekonomik gücü ile dünyanın birçok
bölgesinde hegemonya kurması insanları bu meraka sürükledi.
ABD, sahip olduğu ekonomik ve askeri güç ile 11 Eylül
saldırıları sonrasında Afganistan’a ve Irak’a hiç kimseye hesap vermeden askeri
operasyonlar düzenledi. İnsanların ölmesine, yaralanmasına, yersiz yurtsuz
kalmalarına neden oldu.
Suriye’de PKK’ya verdiği destek ile gerek Suriye içinde,
gerekse ülkemizde birçok insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. PKK, ABD’den
aldığı silahlar ve istihbaratla ülkemize karşı terör saldırıları
gerçekleştirdi.
Uzun yıllar boyunca Fetullahçı Terör Örgütü’ne verdiği
ekonomik, istihbari ve lojistik destek ile ülkemizin kılcal damarlarına kadar
sızmayı başardı. 15 Temmuz gecesi de FETÖ’nün darbe girişimine destek verdi.
Hatta darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanıp darbeciler tutuklanınca
“muhataplarımızı kaybettik” beyanında bulundu.
Trump, dünyanın içine düştüğü küreselci/milliyetçi cephe
çatışmasında milliyetçi cephenin bir temsilcisi olarak ortaya çıkmıştı. Biden
ise küreselci cephenin... Fakat Trump, Obama döneminde başlatılan PKK/PYD terör
örgütüne verilen silah yardımlarını devam ettirirken Biden bundan farklı
olmayacaktır. Nitekim geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan röportajında bunu açıkça
dile getirmişti.
Obama döneminde Türkiye’ye iade edilmeyen FETÖ elebaşı
Fetullah Gülen’i Trump iade etmedi, muhtemelen Biden da teslim etmeyecektir.
Brunson bahanesi ile Türkiye ekonomisine operasyon
düzenlediğini itiraf eden Trump’ın bu politikasını Biden S-400 hava savunma
sistemini bahane ederek devam ettirecektir.
Trump küre buluşması adı altında Suudi Arabistan’a verdiği
destek ile Körfez ülkelerini hegemonya altına alırken İsrail’e biat etmelerini
sağladı. Biden, Trump kadar İsrail yanlısı politika izlemeyecektir muhtemelen,
ancak Ortadoğu’daki saldırganlığı bundan çok farklı bir politika olmayacaktır.
Olan yine Müslüman coğrafyanın masum insanlarına olacaktır.
Dünyanın ekonomik ve siyasi dengesi değişiyor. ABD başkanı
kim olursa olsun bu durum değişmeyecektir. Obama döneminde Çin’e karşı
başlatılan harekât, Trump döneminde nasıl değişmediyse Biden döneminde de
değişmeyecektir.
ABD seçim sonuçlarının elbette Türkiye’ye kısmi bir
yansıması olacaktır. Ancak ABD’nin Türkiye politikalarının ana omurgasında
değişiklikler beklenmesi pek doğru değil.
Trump’ın dış politikaları hâlihazırda küresel değişimde
kırılmalara neden oldu. Artık eski küreselci sistemin geri gelmesi pek mümkün
değil.
Küresel sistemde 2008 küresel finans krizi sonrasında artan
milliyetçilik akımı, pandemi ile birlikte daha fazla hız kazandı. Çin’de ortaya
çıkan virüs küreselleşme sebebiyle çok kısa sürede tüm dünyaya yayıldı ve
birçok insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu durum vatandaşların ve
yöneticilerin zihninde yer ettiği için eski küreselleşmeci politikaların artık
devam edemeyeceği reddedilemeyecek bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bu nedenle küresel sistemde yaşanan bu değişimi bir fırsat
olarak bilip, ithal etmek yerine yerli üretimin önemine varıp öncelikle kendi
kendimize yeter hale geldikten sonra dünyaya ihraç etmek için çalışmalı ve
gayret göstermeli. Ancak yerli üretimin önem kazandığı bu günlerde kendi
insanımızı aldatmak, kandırmak, dolandırmak gibi ahlaksızca hareketlerde
bulunanlara da gerekli cezanın verilmesi gerekiyor.
Yani demem o ki, Trump ile Biden arasında Türkiye ve bölge
insanları için çok farklı bir süreç olmayacaktır.
Bizim yapmamız gerekenler bellidir.
İlime, bilime, bilgiye, öğrenmeye gereken değeri göstermek
zorundayız.
Türkiye, bilgiye değer verdiği zaman savunma sanayinde büyük
atılım gerçekleştirdiğini hep birlikte görüyoruz. Yakalanan başarıyı diğer
sektörlerde de göstermeyi başarabiliriz.